esasen solcuların "hiç kimse değil, sadece ve sadece Cumhurbaşkanı'nı biz seçelim" demek isteyip de bir türlü söylemediği için türlü yollardan halkı kışkırtmaya çalıştıkları kampanyadır.
Gelişmelere bakınız.
Cumhurbaşkanı'nı meclisin seçmemesi için ellerinden geleni yaptılar. Anayasa Mahkemisini arkalarına alarak, Cumhurbaşkanı Sezer'i arkasına alarak 367 dayatmasını ortaya çıkardılar. Halk tarafından seçilmiş parlamentoyu hiçe sayıp seçmesine karşı çıktılar.
Ne oldu ?
Seçime gidelim önerisini getirdi. Kendi grup toplantısında :
"Seçime gidelim. Bu halk seni yeniden seçerse, o zaman istediğin kişiyi seçersin. O zaman benim gönlüm kabul etmesede itiraz etmeyeceğim" açıklamasında bulundu. 22 Temmuz seçimlerinde AKP'nin galip çıkması ile, Çankaya'dan aldığı "kışkırtma" neticesinde sözünden dönerek AKP'nin cumhurbaşkanı seçimine yine karşı çıktı.
Bu kezde "halk seçsin" yaygarasını koparttı.
Cumhurbaşkanı seçiminin halk tarafından yapılması ve 5+5 sistemine ilişkin Anayasa değişiklik paketinin halk oylamasından geçeceğini anladığı gün buna da itiraz etti:
"Cumhurbaşkanı'nı halk seçemez" dedi.
Yahu ne diyorsun sen Baykal !
Bir kez olsun sözünde dur. Seçimi kaybetersem Rodos'a kadar yüzeceğim dedin onu bile yapmadım. Bırak artık yüzsüzlüğüde bırak o koltuğu.
Ya da açık açık söyle.
"Geçmişte olduğu gibi bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nın kim olacağına "sol" karar verecek" de. "Sol karar verecek ve asker kökenli biri Çankaya'ya çıkacak"
"Halk iradesi benim umurumda bile değil" de.
Bir kez olsun açık olmayı dene, bir kez olsun sözünde durmayı dene.
Söz veriyorum bunu "yapabildiğin" gün "bir kez de olsa" sana oyum nasip olacak.