ışid in musul kütüphanesini yakması

entry9 galeri
    5.
  1. Selefi şeyhi Makdisi iŞiD hakkında şöyel devam etmiş.:
    Biz defalarca onların yaptığı hadsizliklerden, sınırları aşmalarından konuştuk. Başlangıçta onlara nasihat ettik.

    incelik ve yumuşaklıkla onlara yaklaşmaya çalıştık. Hatta bazı insanlar, onların hata ve sapmalarını bilen bazı kardeşler " Ey Ebu Muhammed! Devle cemaatinin gönlünü almaya mı çalışıyorsun?" dedi.

    Bizim gayemiz ve çabamız, ifadelerimi yazarken kibar olmam, dikkatli davranmam şunun içindi. Gençlerden birçoğu ülkelerinden çıkıyorlar, sınırları aşıyorlar, zorluklarla yüzleşiyorlar, bunu biliyorum.

    Hilafet, islam devleti gibi adlandırmalar onları harekete geçiriyor, etkiliyor. Bunlara destek vermek için yola çıkıyorlar. insanlar bu kavramlara aç, hilafet için islam devleti için susamışlar. Müslüman gençlik, bu akımın evlatları hilafet için susamış.

    Genç dünyanın sonundan yola çıkıyor, sonra yanıltılıyor ve bu şahısların yanına gidiyor. Ben bu zavallı gencin samimiyetinden şüphe duymuyorum. Sonra genç kendini bu şahıslar tarafından kardeşlerine karşı, mücahit gruplara karşı savaşa itilmiş buluyor, belaya bulaşıyor.

    Ardından bazı gençler kaçıyor, bazı gençler hakikati keşfettikleri anlaşılınca öldürülüyor, boğazlanıyor.

    Biz insanlara daha önce söyledik. Hilafet böyle değildir, hilafetin en büyük maksatlarından biri Müslümanların birliğinin sağlanmasıdır.

    Nebi (a.s) Muaz (r.a) ve Ebu Musa el Eşari'yi Yemen'e gönderdiğinde onlara ne demişti? Bu sahabiler iki şahsiyetti. Emirlik iki kişi için geçerli değildir. Emirlik üç ve daha fazlası için geçerlidir.

    Emirlik iki kişiden sonrası için geçerlidir. Bunun için Allah resulü (s.a.v) onlara emirlik gerekmeyince emirliğin meyvesini tavsiye etmiştir. Allah resulü (s.a.v) onlara "Birbirinize itaat edin! ihtilafa düşmeyin! Müjdeleyin! Nefret ettirmeyin!" buyurmuştur ve onlara emirlik gerekmediğinden meyvesini tavsiye etmiştir.

    Şu nebevi tavsiyeye bakın! Allah resulü (s.a.v) onlara emirlik gerekmeyince emirliğin meyvesini tavsiye etmiştir.

    Emirliğin meyvesi, emirliğin bizzat kendisinden daha önemlidir bunun için de Allah resulü (a.s) bu sahabilere "Size emirlik gerekmiyor ancak siz de emirliğin meyvesini ortaya koyun" demek istemiştir.

    Birbirinize itaat edin, ihtilafa düşmeyin, kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin, nefret ettirmeyin! Hadisin, hadis ehli arasında bilinen farklı lafızları vardır. ( Ama lafızlar birbirine yakındır)

    Öyleyse bu fayda ve meyveyi getirmeden benim devletim var, hilafetim var diye ortaya çıkmışsam Müslümanların birliğini daha da dağıtmışım demektir.

    Sonra dini kafa kesme, adam öldürme ve yakma boyalarıyla boyayıp emirliğin meyvesini sağlamayayım, insanlara sadece bana biat edin, ben hilafetim, bana biat etmenizi istiyorum diyeyim ve yeryüzünün doğusunda, batısında Müslümanların saflarını böleyim, bu olur iş midir?

    Sen Müslümanların saflarını bölüyorsun; bu tutumlarınla, kafa kesmekle, yakmakla dini kötü gösteriyorsun.

    Ben neye uğradığımı şaşırdım, sarsıldım. Onlardan biri benle mesajlaşıyor, " Şeyhim şöyle şöyle" diyor, ciddiyiz, gereken özeni gösteriyoruz diyor ve bana yalan söylüyor. Pilot Muaz'ı ilk haftada öldürmüş oldukları halde bana ağır yeminler( galiz yemin) ediyor, bu işi kendine malzeme ediyor ve sözler, kasemler veriyor.

    Daha sonra ise apaçık bir şekilde yalan söylediği bana belli oluyor.

    Sen şeyhim diyorsun, bana diyorsun. Benimle irtibat kuruyorsun sonra ben Ürdün devletine yalan söylüyordum diyemezsin. Sen Ebu Muhammed'le mesajlaşıyor, iletişime geçiyorsun. Ürdün devletiyle değil. Sen başkasına değil bana yalan söyledin. Bu yalanlarlardan sonra bir de bakıyorum pilot yakılarak öldürülmüş

    Yakmak nedir? Bu adet nereden çıktı?

    Nebi (s.a.v ) bunu inkâr etmiştir. Şeyhülislamın sözünü Nebi’nin hadisinin önüne mi geçiriyorsunuz? Şeyhülislam ibn-i Teymiyyenin bir sözü vardır. Daha önce onlara nasihat için yazdığım yazılarımda, mesajlaşmalarımda belirtmiştim.

    Şeyhülislam (rh. a) şöyle diyor: "Fakih, maslahat( fayda) ve mefsedeti (zarar) birbirinden ayıran değil, maslahatlar çoğaldığında hangisini tercih edeceğini bilen kimsedir. Mefsedetlerden hangisinin def edileceğini, hangisine öncelik vereceğini bilen kişidir."
    işte şeyhülislamın dediği gibi fakih böyledir ama nerede bu sözleri dikkate alanlar? Bu sözlere bakmak için kafalarını kaldırma zahmetinde bile bulunmadılar.

    Ardından ibniTeymiyyenin sözlerinden işlerine gelen, hevalarına uyanlarını alıyorlar.
    Şeyhülislamın düşmanın saldırganlığını sonlandıracak olması halinde yakmaya cevaz veren sözünü aldınız. Muaz el Kesasibe'yi yaktınız. Cevap verip sonlandırmak istediğiniz saldırganlık, düşmanlık bitti mi? Aksine size daha şiddetli bir düşmanlık, saldırganlık döndü. Ürdün halkı saldırıların şiddetinin artmasını istemeye başladı. Çünkü Ürdün halkı ne aklın ne de şeriatın temize çıkardığı bir şey gördü. Bu yakma eylemini gördü. Neden yakıyorsunuz?
    Muaz el Kesasibe ile birlikte bizim umutlarımızı da yaktınız. Bizim, şeriatı bilen az bir süre öncesine kadar şeyhlerimiz dediğiniz kişilerin Sacide Rişavi'yi kurtarma umutlarını yaktınız. Onun öldürülmesine sebep oldunuz.
    0 ...