keskin ve fazla acıtı bir film. hemen hemen her turgul, şen filmi gibi. bir değişimin,değişme arzusunun, umutların, umut etmenin ve umutların boşa çıkmasını anlatan bir başyapıt. içinize işler. geriye ise sadece o yaşlı kaplumbağa ile konuşma isteği kalır.
spoiler
haşmet: şaçlarım beyazlaşıyordu...şaçlarım...beyazlaştıktan sonra içimi bir korku aldı...ölüm korkusu...düşünebiliyor musun yüzden fazla film çektim ben...ama kimse ne aradı ne sordu...tek bir satır yazan olmadı...adam yerine koymadılar beni...yok farz ettiler...onlar için böyle bir adam yaşamadı...yaşamıyor... bi kere bile ödül vermediler.... kiraz festivali ödülüne bile razıydım...istedim ki ben öldükten sonra bile "aaaa o mu filanca filmin yönetmeniydi" desinler...ama yine gelmediler...gelenler güldü...dalga geçti
jeyan: sen aşk filmlerinin yönetmenini aşmak için elinden gelenini yaptın...hiç olmazsa değişmeye çalıştın...zaten herkes bir şeyleri aşmaya çalıştın...ama işte kimi kıvırıyor
haşmet: kimi kıvıramıyor
jeyan: kimi kıvarmıyor ama önemli olan bunu anlamak
haşmet: ama kıvıramayan başkalarının yaptıkları göklere çıkarılıyor,alkışlanıyor, el veriliyor... o el bana niye uzanmadı???
jeyan: sen dışardasın
haşmet nihat tan kalan kaplumbağasına bakarak der ki:
hem kıvıramamak hem dışarda olmak çok feci bir şey kaplumbağa...çok feci...ne diyim şimdi... dışardayım üşüyorum beni içeri alın diyemem ki... kıvıramadım ...kıvıramadım...
spoiler
ayrıca filmin sonunda kaplumbağanın yavrulamış olması hoş bir detaydır.