Nişantaşı kafeteryalarında, kapıdan giren alışık müşterilerden bazı genç hanımlarla genç beyler; değişik bir fanus içinde, "dünyada benden başka kimse yok" görüntüleri yayan özel bir portre çiziyorlar.
* * *
Saçlardan, bazen sakallardan, bakışlara ve adım atışlarla oturuşlara kadar sinmiş; bir "kişilik" iddiasının, canlı kartvizitleri gibiler...
* * *
Vaktiyle Vâlâ Nurettin bayılırdı o tiplere.
O dönemlerin Beyoğlu'nda, "bob-stil"lik modası vardı.
Hafif kambur yürüyüş, aşık kemiklerini gösteren dar paçalı pantolon, 3 düğmeli ceket ve küçük düğümlü bir kravat...
"Dünyada benden başka kimse yok" diyen takım.
* * *
Aradan geçen 60'ı aşkın yıl içinde, "artık çok şey değişti çok" saptamalarıyla iddialarının arkasında; "nelerin hiç değişmemiş olduğu" da, göz kırpar durur meraklılarına.
* * *
1- TBMM'deki bütçe tartışmaları sırasında çıkan çatışmalarda, "bütçe yasa tasarısına hiç değinilmemesi" geleneği, 1908'den bu yana bir türlü değişmedi.
* * *
2- Gerek siyasal cinayet, gerek vurgun, gerek yolsuzluk konularındaki "Hazine'den geçinmeliler"le de örgülenmiş gizli çeteleşmeler, yine bir türlü değişmedi.
* * *
Acaba TBMM'deki bütçe tartışmaları sırasında; bütçenin bakanlıklar arasında nasıl bölüşüldüğüyle, nerelere nasıl harcanacağının hiç kurcalanmaması ve çok daha sağlıklı bir bütçenin nasıl yapılması gerektiğine dair hiçbir örnek verilmemesi; gizli çetelerin sürüp gitmesine de vantilatörlük mü ediyor?
* * *
Şimdi gelelim 1652 yılında Osmanlı döneminin ilk bütçesini yapan Sadrazam Torhoncu Ahmet Paşa'ya...
Osmanlı tahtında, o tarihte 10 yaşında olan IV. Mehmet, yani Avcı Mehmet oturuyordu.
60 yaşındaki Torhoncu Ahmet Paşa, sadrazamlığa atanınca; baş uğraşı, devletin gelirleriyle giderlerini düzenleyen ilk bütçeyi yapmak oldu.
* * *
Böyle bir bütçe düzenlemesi, 10 yaşındaki padişahın annesi Turhan Sultan'ı küplere bindirdi.
9 aylık Sadrazam Torhoncu Ahmet Paşa saraya davet edilip elinden sadaret mührü alındı ve cellatlara teslim edilerek boğdurtuldu.
* * *
Dünkü gazetelerde de sürü sepet "resmi çete" haberleri manşetlerdeydi.
Milliyet'in manşeti:
"Malatya davasında soru işaretleri artıyor
Katliamda 'derin' iz"
* * *
Star'ın manşeti:
"Soru hattı fişlemesi
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattını inşa eden şirketler hattın geçtiği bölgede yaşayanları fişlemiş"
* * *
Radikal'in manşeti:
"Sivil havacılık kimlere emanet
Sivil Havacılık Müdürü, düşen uçağın sahibi World Focus'un otel parasını vermesini normal buldu. Çok şirketin toplantısına katıldım"
* * *
Taraf'ta bütçe tartışmalarıyla ilgili bir haber başlığı:
"Beş trilyonluk arsa kavgası"
* * *
Vaktiyle Vâlâ Nurettin'in bir başka saptaması da, dış politikada bir değişiklik olup olmadığının, yine Beyoğlu'ndan anlaşıldığıydı.
Fransa'nın etkisi artmışsa, Fransızca konuşanlar çoğalırdı; Almanya'nın etkisi artmışsa, Almanca konuşanlar; ABD'nin etkisi artmışsa ingilizce konuşanlar...
* * *
Nişantaşı kafeteryalarının özel tipleri; ne rakamları süzgeçten geçirilmeyen ve değişik modellerde sunulmayan bütçe tartışmalarıyla ilgilidirler; ne de resmi profilleri belirginleşen çetelerle.
Sadece bazılarının yüksek sesle ingilizce konuştuğu da duyulur.
* * *
Çok şey değişse de, Hazine'den geçinmeli makam sahiplerinin "devlet" sayıldığı oligarşik bir yapılanmanın iskeletinde; hiç değişmeyen bir şeyler varmış gibi hep...
Gerçi zaman zaman "takke düştü kel göründü" gibi oluyorsa da...
Ve insan, "böyle başa böyle tıraş" diye düşünüyorsa da...
* * *
Biz, -vaz geçtik çağları değiştirmeyi-, yaşadığımız çağlarla özdeş olamamışsak bile, yine de enseyi karartmayalım.
"Uzay çağı", küreselleşmeyi hızlandırarak tüm eski yapılanmaları değiştirirken, ıskalamayacaktır Küçük Asya'yı da...
* * *
Tüm sorun "statüko"ya demir atmışların, kıpırdamamakta inatlaşması.
"Uzay çağı" meltemleri, değişmemekte inatlaşanları da savurtmak için, kasırgalaşabilir çünkü...