meselem askere oynayarak gidip sonra şafak saymak. karşıma bu başlık çıkınca yazarına haksızlık etmeyeyim dedim.
türkiye'nin bir bug'u. davullar, yemekler, törenler, konvoy, havaya atılmalar, otogarda otobüs sallamalar... bir hışımla nizamiyeden girilince işin rengi değişir. gerisini askere gidenler bilir. bilmeyenler facebook'tan dolayı, etraftakilerin anlatmasından bilir. orası başka boyut.
hani vatan borcuydu? vatan kutsaldı? sen de haklısın. birliğinde kös kös ayakta dikilmenin, angaryanın ne kutsallığı olacaktı? yok şafak saatleri, yok plakaya düşme muhabbeti. herkesin bir alttakini ezdiği yani dede-torun mevzusuna giren hayatları boyunca ezilen şuursuzların ego tatminine hiç girmiyorum. komutan ve askerlerin zihniyeti kokuşmuş.
"ya ne olacaktı" diye basite kaçmak kolay. böle olmamalı. cinnet geçirip arkadaşlarını vuranı da anlamak lazım. 300000, 18000 veya bedelini yatırıp bedelli askerlik yapanlara direk kızmıyorum. askere giden her arkadaşımın dediği gibi "param olsa bedelli yapardım", "çocuğum bedelli yapsın" sözleri ateş kadar sıcaktı. lakin ben bedelli askerlik yapsaydım; milliyetçi-muhafazakar tükürükleriyle bana olanca laf sayıp akıl vereceklerdi. sanki her biri "rambo"ydu. ve yine iddiam odur ki, bu ülkede birçok insanın imkanı yani parası olsaydı, onlar da bedelli yapardı. bedelli yapan vatan haini diye vır vır konuşmanın bir anlamı yok. kutsal denilen işin içi boşaldı.
eskisi kadar kötü hikayeler gelmese de eski bir site: