doğrularla yanlışların iç içe geçtiği, tümüyle doğrudur ya da hepten yanlıştır demenin mümkün olmadığı, türk toplumu tarafından uzunca bir süredir tartışılan ve muhtemelen bir süre daha tartışılacak yargılar içeren ifadedir.
evet. iç içe geçmiş doğrular ve yanlışlar dedik. türban eşittir baş örtüsü değildir, ama türban da bir tür baş örtüsüdür. bu açıdan bakınca ifadenin ilk bölümünün, kişinin meşrebine göre değerlendirebileceği bir yargı içerdiği görülebilir.
türbanın gericiliğin sembolü olup olmadığına gelirsek; bu konuda sağlıklı bir karar verebilmek için dönüp geriye bakmak lazımdır. geriye bakınca da geçmişimizde böyle bir örtünme şekli olmadığı görülür. yani türban kullanımı tam olarak gericiliği de sembolize etmez.
peki türban masum bir baş örtüsü müdür, çağdaşlıkla örtüşür mü?
bu sorulara evet cevabı vermek de hayli zordur. görüldüğü gibi hayli girift bir konudur türban konusu.
peki nedir bu türban ve nereden peydahlanmıştır yüzlerce yıl sonra?
bu bağlamda sağlıklı bir yargıya varabilmenin yolu, türban kullananlar ve onları teşvik edip savunanlarla, geleneksel baş örtüsü kullananlar arasındaki farklılıklara odaklanmak, kimin kendi içinde tutarlı olup olmadığına bakmak, bir nevi niyet okuyuculuk yapmak olacaktır sanırım.
bakalım.
bu bölümde geleneksel baş örtüsü kullananlar "baş örtülü" olarak anılırken, türban takanlar ve türban takmadığı halde türban takanların davranışlarını savunan kadın ve erkekler "türbancılar" olarak anılacaktır. "türbancılar" sözcüğü tahkir amaçlı değil, söz konusu grubun içinde türban takması mümkün olmayan erkeklerin bile bulunması hasebiyle, homojen olmayan bir kitleyi tarif edebilmek saikiyle kullanılacaktır. kimsenin öküz altında buzağı aramasının anlamı yoktur, zira öküzün altında buzağı olmaz.
-baş örtülü kadının örtünme şekli doğaldır. annesinden, ninesinden gördüğünü yapar, kimsenin güdümünde değildir.
-türbancılar, aidiyetleri açıkça simgeler şekilde, bir örnek denebilecek şekilde örtünmeyi savunurlar.
-baş örtülü kadın, kıyafetini örtünmenin ruhuna uygun şekilde tamamlar. başı örtülü iken kıçı açıkta kalmaz.
-türbancılar, giysilerin boyundan aşağıda kalan bölümünden, türban konusunda gösterdikleri hassasiyeti esirgerler.
-baş örtülü kadın paris'ten, milano'dan eşarp getirtip takmaz. başını tülbent ve yemeniyle örtebilir.
-türbancılar için, yüzlerce euro ödenerek satın alınan türbanlar toplumsal statü göstergesidir.
-dini hassasiyetleri gereği örtünen baş örtülü kadın, dinin diğer kuralları konusunda da hassastır.
-türbancılar, türbanlı kadının, dinen zina sayılmasına rağmen yabancı erkeklerle öpüşmesini bile görmezden gelirler.
-gelenekleri gereği örtünen baş örtülü kadın, içinde bulunduğu ortama uymak adına esnek davranışlar sergileyebilir.
-türbancılar, kendi dayattıkları giyim tarzını tüm toplumun benimsemesini isterler. iki adım atana dahi tek bir adım yaklaşmazlar.
-baş örtülü kadın, istediğim kıyafetle canımın istediği her yere girer çıkarım gibi bir inatlaşmanın içinde olmaz.
-türbancılar, her türlü toplumsal kuralı çiğnemeyi, kanun hukuk tanımazlığı kazanım addederler. sürekli gerginlik yaratırlar.
-baş örtülü kadın, inancının gereklerine saygılıdır. imam olmak, hatip olmak gibi iddialarla ortaya çıkmaz.
-türbancılar, dinen mümkün olmamasına rağmen kadınları imam yapmaya çalışırlar.
örnekleri çoğaltmak mümkün, ama gereksiz...
bu satırların yazarının bütün bunlardan çıkardığı ise şudur: türban bir tür baş örtüsüdür, ama asla sadece bir baş örtüsü değildir. türban, gericiliğin olmasa da mutlaka bir şeylerin sembolüdür. ve ne yazık ki; türbanın sembolize ettiği, türbanla bayraklaştırılan hareket öyle sanıldığı gibi dinin özgürce yaşanması amacına hizmet eden bir girişim değildir.