"slogancı gençliğin peygamberi" dediğim için birçok eksi aldım. şöyle ki, bu ibare sartre'nin "varoluşçuluk" adlı küçük ama etkili yapıtında muhtemelen bir solcu editör tarafından yazılmış bir kapak yazısından alıntıydı. bana ait değil ki sartre mutlaka okunması ama okunup aşılması gereken 20. yüzyılı anlamamıza olanak veren gerçek bir aydındı.
galatasaray üniversitesi felsefe bölümü başkanı kenan gürsoy efendinin de kendisinin ateizm düşüncesine ilişkin kitapları mutlaka okunmalıdır. farklı kaynaklardan sartre'ı anlamak gerekir. çünkü biz sartre'nin fransa'sında yaşamıyoruz. o ülke kendi devrimlerini ve dönüşümlerini çok önceleri yaşamış ve aşmıştır. o toplumun düzeni başka bizimkisi başkadır. bu yüzdendir 7 ciltlik marcel proust eserini okuyup ağzında madlen tadıyla kalman.
aydınlar üzerine tezleri dışındaki tüm itkisini heidegger'e borçludur. heidegger'ın zaman felsefesine kafayı takmıştır, bu anlamda heidegger'i takip eder. raymond aron, sartre'ı çözümleyip aşmıştır.
enis batur'un "raymond aron'la haklı olmaktansa sartre ile yanılmayı tercih ederim" lafı bana çok romantik gelmişti. sırf bu yüzden sartre'yi bıraktım desem yalan olmaz.