Sen gittin ya.
Ben o günden beri yaşamıyorum lan. Nefes almak bile acı veriyor. Kendimdeki sorunun ne olduğunu da anlamadım ki. Ben mi fazla abartıyorum yoksa böyle mi olması gerekiyor bilmiyorum.
Her yaptığım işte, günün ilk ışıklarının perdeden korkakça içeri süzülmesi gibi, sen de kalbime süzülüyorsun. Önce farketmiyorum tabi. Sonra ışıklar odayı tamamen aydınlatır ya hani.. işte canım öyle acıyor, acıyor sonra tekrar acıyor. Öyle bir hale geliyorum ki, artık canım bile bana acıyor.
Yeni yıla ağlayarak girdim baba.
Geriye doğru sayım yapılırken hıçkırıklarımı tutamadım.
Koskoca 2015. Sensiz bir 2015.
4 gün önce otobüste, gökyüzünün bulutsuz olduğunu görünce de 3 durak önce inip parkta ağladım lan. Hani sen bulutlardan nefret ederdin ya.
Her günüm böyle geçiyor. Kafayı yemeye başlıyorum yavaş yavaş.
Senden ayrılalı 4 ay geçti. Ben hala inanmıyorum.
Gerçek babamın sen olmadığına da, gittiğine de inanmıyorum.
Hiç gitmedim mezarına lan. Kabul edemiyorum çünkü bir mezarı olduğunu. imkansız diyorum.
Bu yazıyı yazdım çünkü dün rüyamda bana telefonda 'yaptığımız bir şey yok ya, bildiğin gibi onunla yine çay içiyoruz' dedin.
Buradaki 'o' kim bilmiyorum. Tek bildiğim çayın kokusundan dahi nefret ettiğin. Bunun ne olduğunu çözemesem de sesini duymak beni bitirdi.
Bittim lan. Uyanınca sinir krizi geçirdim neredeyse.
Gelme rüyalarıma.
Gelme nolur. Dayanamıyorum.
Gelme amına koyayım ya.