eklektik bir çalışma. ve özünde sanattaki soyut akımın dile dökülme çabası. milletin deli gibi "anlamı ne, ne demek istedi acaba" diye yırtınması da ondan "ne diyor lan bu soyut resim" bunalımı. söylemin "psikoanaliz sosluymuş gibi" olması da şart tabi...
oysa soyut resimde mesele ne diyor değil, ne hissettiriyor meselesidir. bunu yazıyla yapmaya kalkınca eğer beckett falan değilsen ağızda kiremit tadı bırakırsın.
benim rahatsızlığım dilin kullanımı yönünde, tam bir hoyratlık söz konusu: "the majority of determinist subjects in a chaotic universe" dense tamam, "belirlemeci öznelerin karmaşık evrendeki çoğunluğu" dense o da tamam. aslında "kaosta kalabalık yapan nedenselciler" falan denmiş olsa "aa, ne diyor bu acaba" diye umut ve merak bile yaratabilirdi, ama nerdeee...
neyse, "geste à peau - gestapo" hikayesi güzel; derrida'nın "differance/différence" gölge oyununu andırıyor. kara avrupası felsefesi böyle işte, kelimelerin masum olmadığına dikkat çeker.