Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (mümin kardeşlerini) kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.[i]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.) şöyle buyuruyor: Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz[ii]
Değerli Kardeşlerim!
Bir gün Peygamber Efendimize (s.a.) gelen bir adam ihtiyacı olduğunu söyleyerek ondan yardım istedi. Sevgili Peygamberimiz, Belki yiyecek bir şeyler vardır düşüncesiyle evine haber gönderdi. Fakat evde sudan başka bir şeyin bulunmadığı cevabını alınca sahabeden yardım istemeye karar verdi ve Bu şahsı bu gece (evinde) kim misafir ederse Allah ona rahmet etsin! diye duâ etti..
Allah Resûlünün bu duâsına mescitte bulunanların tamamı nail olmak isterdi, ancak sahabîlerin çoğunun maddi durumları iyi değildi. Buna rağmen Medineli Müslümanlardan Ebû Talhâ, Allah Resûlünün konuğunu ağırlama gayretiyle hanımına, çocukları uyutup yemeği misafire getirmesini tembihledi. Çift o geceyi çocuklarıyla birlikte aç geçirdiler. Zira yemek ancak misafire yetecek kadardı. Ancak gönülleri huzurla doluydu. Çünkü Allah Resûlünün misafirini büyük bir hassasiyetle ağırlamış ve böylece onun duasına mazhar olmuşlardı.
Kıymetli Kardeşlerim!
Ertesi sabah Sevgili Peygamberimiz (s.a.) bu asil davranışı sergileyen sahabiyi görünce, Bu gece sizin misafirinize karşı davranışınızdan Allah Teâlâ çok hoşnut oldu. diyerek haklarında inen Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları (mümin kardeşlerini) kendilerine tercih ederler... âyetini okudu.
Değerli Kardeşlerim!
Medineli Ensar aileye Allah Teâlânın hoşnutluğunu ve övgüsünü kazandıran bu özverili davranış, îsârın/diğerkâm-lığın en güzel örneklerinden biridir. Îsâr, bir şeyi veya bir kimseyi diğerine tercih etmek demektir. Kişinin, kendisi muhtaç durumda olsa bile imkânı nispetinde öncelikle başkasının ihtiyacını karşılama gayretinde olması anlamına gelir. Fedakârlık ise insanın sahip olduğu şeylerden bir başkası için vazgeçmesidir. Kimi zaman malından, kimi zaman rahatlığından, kimi zaman canından vazgeçmektir. Bazen yapılan bir hatayı affetmek, bir sıkıntıya sabretmek, bazen daha fazlasına ulaşabilecekken azıyla yetinmek, bazen de kendi hakkından feragat etmektir.
Değerli Kardeşlerim!
iman ile fedakârlık arasında sıkı bir bağ vardır. Yalnızca Rabbin rızasını kazanma arzusu, kişinin din kardeşine sevgi ve merhametle bakmasını sağlar. ihtiyaç duyduğu bir şeyi karşılık beklemeden daha çok ihtiyaç duyan bir başkasına vermesini kolaylaştırır. Bu ve benzeri duygular Allaha olan inancı kuvvetlendirir. Allah Teâlânın, Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. [iii] sözü de Allaha duyulan sevgi ve iman ile îsâr arasındaki bu ilişkiyi ortaya koymaktadır.
Kardeşlerim!
Yüksek bir ahlâk üzere olan Allah Resûlünün hayatı, fedakârlığın en güzel örneğidir. Allahı en iyi tanıyan ve Ona karşı sorumluluk bilinci en gelişmiş kişi olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.) bütün varlığını islâm Dinini tebliğ görevini en güzel şekilde yerine getirmeye ve dini üstün kılmaya adamış ve bu uğurda her türlü fedakârlığı göze almıştır. Kendisine yapılan sözlü ve fiilî eziyetlere katlanmış, kendisine zulmedenleri affetme büyüklüğünü göstererek onların iman etmeleri ve Allaha ibadet eden evlatlara sahip olmaları için Rabbine duâ etmiştir.
Kardeşlerim!
Sevgili Peygamberimiz mütevazı bir hayat tarzını benimsemiş ve Allah şöyle yalvarmıştır: Allahım, Muhammed ailesine kendilerine yetecek kadar rızık ver! [iv] Çok rahat bir hayat yaşamamasına rağmen kendisinden bir şey isteyen kimseyi asla geri çevirmemiş ve insanların en cömerdi olarak tanınmıştır. Allah Resûlü bu yaşantısıyla insanlara örneklik etmekle yetinmemiş, kişiyi nefsani arzularından doğan cimrilik, açgözlülük, kıskançlık gibi kötü duygulardan sakındırırken, ahlâkî bakımdan gelişmesini sağlayacak affetmek, sabretmek, dayanışma ve kanaatkârlık gibi güzel vasıfları ashabının gönlüne yerleştirmeye çalışmıştır.
Kardeşlerim!
Bizler bugün Sevgili Peygamberimizin sürdürmüş olduğu mütevazı hayat tarzını ne ölçüde yaşayabiliyoruz? Sevdiklerimizden Allah yolunda infak edebiliyor muyuz? Ahlâkî bakımdan durumumuz nedir? Mesela, bize karşı hata edeni affedebiliyor muyuz? Zorluklara karşı sabredebiliyor muyuz? Ne kadar kanaatkârız? Bencillik, cimrilik ve kıskançlıktan ne kadar uzağız?
Değerli Müminler!
O halde geliniz, kendimiz muhtaç durumda olsak bile imkânımız nispetinde öncelikle başkasının ihtiyacını karşılamaya çalışalım!
Bireylerin kardeşçe yaşadığı örnek toplumun oluşması, fedakârlık ve îsâr duygularının topluma hâkim olmasıyla mümkün olacaktır. Unutmayalım ki birbiri için özveride bulunan erdemli bireylerden oluşan bir toplum, muhtaçların azaldığı, her kesimden insanın sevgi ve dayanışma içinde olduğu, haksızlıklardan uzak, refah seviyesi yüksek, sağlıklı bir toplum olacaktır.