kimimiz umursamaz oluyoruz, kimimiz melankolik, kimimizin stres katsayısı daha fazla oluyor, dayanma eşiği daha düşük. intihara bazı insanlar daha eğilimli oluyorlar. bazen elle tutulur, görünür nedenler olmayabilir, niye yapıldığına anlam veremeyebiliriz. ama hafife almamak lazım. yaşadıklarından bağımsız olarak yalnızca kişinin ruh hali bile büyük bir etken. altında sandığımızdan karmaşık nedenler yatabilir. kimin neyi, ne şiddetle yaşadığını bilemeyiz. bencillikle, korkak olmakla ya da başka bir şeyle suçlamanın anlamı yok. herşeyi bırakıp o durumdaki birini suçlamaya odaklanmak da kolaycılık ve acımasızlık. hepimiz bir ölümün ardından söz söyleme gereği duyuyoruz bir şekilde. ama konuşmayı beceremiyorum ben böyle hassas konularda. konu birinin ölümüne dayandığında uygun kelimeleri seçmekte zorlanıyorum.
bugün benim hayatıma hiç olmadığı kadar yakındı. yanıbaşımda biri intihara kalkışmış. iyi ki ben görmedim. bir arkadaş tesadüfen kanları görmüş hemen haber vermiş ambulansa ve güvenliğe. diğer arkadaşlar da kanları falan görmüşler. korktum, bakamadım. ona rağmen etkisinden de kurtulamadım. o yerin yakınından geçemiyorum. bi titreme geliyor içime. allahtan iyiymiş şimdi ama. üzülüyorum, kızıyorum, yıkılıyorum, saçmalıyorum ama hiçbir zaman intiharı düşünecek ve bunu eyleme dökecek kadar umutsuz olmadım, gözüm kararmadı. bunun için şükrediyorum.
demek istiyorum ki acıtsa da, yorsa da, aşılamayacak gibi görünse de; herşey eninde sonunda bir yolunu buluyor, geçip gidiyor ya. sen'den önemli değil hiçbir dert. cidden. elinde bir adet hayat var. yaşamaya bak. kendini öldüreceğine, seni kendin dışındaki herşeyi bu kadar ciddiye almak zorunda bırakan iç ve dış sistemi öldürmeyi dene dostum. yeni bir sistem yaratmaya çalış. kötüyse de kötü. bırak gitsin gittiği yere kadar.