onu görmek her zaman onun düşüncelerini benimsemek, onu anlamaktır ya. bu gün ilk defa ona bir insan gözüyle baktım.
zira okullarda, işyerlerinde, resmi kurumlarında hep resmi vardır. onun resmi orda bulunur hep, ama nedense o resme bakıp da düşünen, düşüncelere dalan az olur.
ben daldım bugün ilk defa. onun 32 kral ve 62 cumhurbaşkanı ile aynı masada otururken verdiği poza çarpıldı gözüm ilk. o heybeti, o asaleti geldi gözümün önüne. "acaba ben de böyle durabilir miyim? bakabilir miyim?" diye düşündüm. o koskoca fotoğrafta ilk göze çarpanın o olduğunu fark ettim. tüylerim diken diken oldu sonra.
bir diğer fotoğrafında onu at yarışlarını izlerken gördüm. gülücükler içinde bağırıyordu. sanki yakın dostum futbol maçı izlerken "at be golü oğlum!" der gibiydi. sanki hemen kapıdan gelip de "merhaba micro, naber? bi çay içelim mi arada da birer sigara tüttürürüz" diyecek kadar samimi bir bakıştı. o bakışın hemen arkasında yaveri de paşama bakarken gülücükler saçıyordu etrafına.
bir diğer resimde onu halkı selamlarken gördüm. burnu dikkatimi çekti ilk. oldukça büyük bir burnu vardı, ama o kaşlarındaki ve gözlerindeki o ifade aklıma kazındı daha dikkatli inceleyince resmi.
sonra bir çocuğun yanunda otururken gördüm. ufak bir kızdı, ülküydü adı. okuma öğretiyordu sanırım ona. eliyle tutmuştu kağıdı bir yanında. heybetliydi yine çok. bir liderde olması gereken en önemli özelliği taşıyordu aslında. karizmaydı.
kafamı öne eğdim sonra. bir insan olarak gördüğüm, düşündüğüm için çok duygulandığımı fark ettim.
şimdiki cumhurbaşkanımızın kameraların karşısında ayağını uzatıp kikirderkenki fotoğrafı geldi daha sonra gözüme. başbakanımızın ata bin(emey)işi geldi.
onun elini sıkıp herşey için teşekkür etmek isterdim herhalde. ne bileyim...