Ünlü kabadayı Alaattin Çakıcı, 3 Ekim 2013 tarihinde Başbakanlık makamına mektup gönderdi. Çakıcının mektubunda, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğana hakaret içeren ifadeler yer aldığı gerekçesiyle hakkında dava açıldı. Çakıcı-Erdoğan davasının ses kaydı ortaya çıktı. Ankara 44. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın duruşmasında Çakıcı, Recep Tayyip Erdoğan rahat olsun. Türkiye Cumhuriyetinin cumhur reisi olduğu sürece ona saygı duymuyorum ama makamına saygı duyuyorum diye konuştu.
Alaattin Çakıcının Başbakanlığa gönderdiği mektupta Sayın Erdoğan, biliyor musun, seni hiç sevmiyorum. Karadenizden yiğit, mert adam çıkar; koç yumurtası 40 kilo gelen, ama sende koç yumurtası ne gezer ifadeleri yer aldı. Çakıcının 4 sayfalık mektubunda buna benzer sözlerin yer almasına üzerine dönemin Başbakanı Erdoğana hakaretten dava açıldı.
Çakıcı duruşmadaki savunmasında, dönemin Adalet bakanı Sadullah Ergine gönderdiği mektubunda kullandığı Dürzü ifadesini neden kullandığını ve hasta olan annesini görmek istediği halde neden izin verilmediğini de açıkladı.
iŞTE DURUŞMADA YAŞANANLAR
Davanın Ankara 44. Asliye Ceza Mahkemesinde dün görülen duruşmasında, Çakıcı ile Hakim arasında şu diyaloglar yaşandı:
Alaattin Çakıcı: Geleceği geçmişi bizim bildiğimizi bilmediğimizi ve bunun yanı sıra da gelecek zaman dilimini insan yaşamıyla ilgili onun dışında kimse bilmez. Diyor ki madencilerin diyor fıtratında diyor ölüm var. Ya ölümleri sen mi tayin ediyorsun? Kadri mutlağın gölgesi misin? Haşa. Bunların da lütfen hepsini tek tek yazıp geçer misiniz?
Hakim: Şimdi burada dinleme ile kaydetme usulü yok, biz sizden duyduklarımızı aktarmaya çalışacağız. Biraz da uzun bir savunma oldu. Dolayısı ile yazılı da değil bu savunma. Söylediğiniz sözlü savunmanın hepsini tek tek geçiremeyebiliriz zabta. Yani yazılı hazırladıysanız olurdu.
Alaattin Çakıcı: Ben şu anda başka bir şey de söylüyorum. Mesela efendim bende 12 tane hastalık var. Kurul raporlu. Bir gün talep etmedim. Asla etmem. Bunu ya savcılığa ya da kriminal daireye yani şeye adli tıpa göndermedim. Cenabı Rabbül Alemin benim kısmetimi bu kapalı yerde açmışsa, ben o çözene kadar, ya çözerse evime gideceğim ya da hepimiz ademin soyundan gelmişiz peygamberimizin dediği gibi veda hutbesinde veyahut da toprağa gireceğiz.
Hakim: Bu konuların bizim davamızla ilgisi yok aslında.
RECEP TAYYiP ERDOĞAN RAHAT OLSUN
Alaattin Çakıcı: Ama efendim işte bu önünüzdekiler hep bunlardan dolayı oluyor. Yani ben durup duruyorken hiç veya neydi onun ismi. Yani taleplerimin yerine getirilmemesi sebebiyle bu mektupları yazdım. Yasal ve hep sürekli bu. Ama şu var yani, şu; Recep Tayyip Erdoğan rahat olsun. Türkiye Cumhuriyetinin cumhur reisi olduğu sürece ona saygı duymuyorum ama makamına saygı duyuyorum. Onun oğlu anlıyor musun dokunulmaz diye bir kaide yok. O oğluna Artık benim anamın son hakkını şey eden, gasp eden Osman Kaçar ve cezaevi müdürü Nuri Şahin anam ölürse şuradakiler şahit olsun, Yarabbi Rabbül Alemi şahit ol ikisini de toprağa gömeceğim. Bunu da suç duyurusunda bulunun. Vereceğiniz her türlü karara, şu anda ne ceza verirseniz bu başımın üzerine koyarım. Rabbimin vermiş olduğu bana şuradaki zaman sürecinde yaşamam hangi türde gerekiyorsa o türde yaşamak zorundayım. Müslümanım ama dinci değilim.
Hakim: Anlaşıldı, toparlayalım. Suçu kabul etmiyorsunuz bu durumda, ifade özgürlüğü kapsamında görüyorsunuz.
Alaattin Çakıcı: Suçu efendim Suçu şu Sözler bana aittir. Mesela ben o lafı Sadullah Ergin hakkında kullanmışım dürzü diye. Dürzü halk dilinde pezevenk anlamında. Ama islamın bahçesinde değişik düşüncedir. Ehli sünnetin dışındaki rabbimin, efendim maruni Onlar Hristiyan Dürzüler onların inançları farklı ama islamın bahçesinden gıda alıyorlar. Yani mezhebi geniş anlamında. Ama o ister mezhebi geniş anlamında alsın ister dürzü anlamında onun alacağı, onun bileceği iş efendim.
Hakim: Yani suça konu mektuptaki sözler bana aittir.
YÜREĞi VARSA BENi ÖLDÜRTSÜN
Alaattin Çakıcı: Bir de şunu söylüyorum efendim, insan devlet yönetiyorken doğuda bir sürü polis, asker, devletin hakimi, savcısı ve hemşiresi, öğretmeni şehit edildiği zaman gözyaşı dökmeyen bir insan, bir insan, bir insan Fırat ın kenarında Hz. Hüseyin in oğlunun su içiyorken 9 aylık çocuğun gırtlağından şey girip çıkıyor, ok. Kanlı Fırat ordan kalıyor. Bu ülkede vatandaşlık bağıyla devlete bağlıyım. Kimseye biat etmem. Tek alemlerin meliki olan Allah a iman eder, ona inanmışım. Oğlu Yezit gibi bu ülkeyi idare etmeyecek.
Hakim: Evet, toparlayalım.
Alaattin Çakıcı: Bana istediğiniz cezayı verin.
Hakim: Sözler bana aittir ancak söz konusu
Alaattin Çakıcı: Bu Yezit de başbakanlık makamına değil, Rizeli Tayyip Erdoğanın kendisine.
Hakim: Yani yazamayacağız biz, hepsini toparlamamız mümkün değil.
Alaattin Çakıcı: Son sözüm şu, hayatım boyunca yağmurda yürüdüm inanın buna çocukluğumdan beri. Rizeli Tayyip Erdoğan bütün imkanlarıyla beni doluya tutsa ne yazar efendim? Yattığım yer şey, F Tipi Cezaevi Kırıkkale. Yüreği varsa beni orda öldürttürür. Ama onda yürek ne gezer? O sadece one minute le hayali kahraman olur. 9 tane de insanın anlıyor musun, uluslararası ölümüne sebep vermiş bir adamdır. O 9 tane insan, o uluslararası yasaları ihlal eden Netenyahu hükümeti ile Tayyip Erdoğanın borcuna bedel olan insanlardır. Benim ona yazdığım yazıları izlerseniz, araştırırsanız, merak ederseniz bu gibi olayları eleştirdiğimi görürsünüz. Teşekkür ederim.