"O zamanlar caminin karşısında terzi Fahri Efendi vardı. Fahri Efendi, bizzat Efendinin hizmetinde bulunurdu. Küçük Ahmet ilk ilim tahsilini Fahri Efendiden aldı. Fahri Efendinin de küçük Ahmetin Yaşlarında bir oğlu vardı, bir de aynı mahallede bir doktor komuşuları vardı, onun da aynı yaşlarda bir oğlu vardı. Bu üç çocuğa Fahri Efendi ders vermeye başlamıştı. işte küçük Ahmet in ilk ilim tahsili bu şekilde başlamış oldu.
Küçük Ahmet o dönemlerde cübbe ve sarığa çok meraklıydı, annesinin nazmazlığını alıp başına sarar, namaz kılardı. Kibrit kutusundan cami yapar, çöplerinden de cemaat yapar ve onlara namaz kıldırırdı. Fahri Efendiden ders aldıkları sırada, doktorun oğlunun da adının Ahmet olması üzerine, Fahri Efendi bu iki çocuğa hitap etmede karışıklık olmasın diye, Bizim Ahmete Cübbeli Ahmet ismini koydu. O gün bugündür, Ahmet Hoca Cübbeli Ahmet diye anılır oldu.
Küçük Ahmet çocukluk yaşlarından itibaren cübbe giymeye başladı, o zamanlar cübbe şalvar giyilmediğinden bu kadar küçük bir çocuğun cübbe giymesi çevrede dikkat uyandırıyordu."