Sizin için imkansız olan nedir bilmiyorum ama benimki uzun hikaye.
Bir film setindeyim, yönetmen motor diye bağırıyor. Bazen bir komedi filminin başrol oyuncusuyum, bazen aksiyon, bazen...
bazen istediği gibi olmuyor insanın.
Dün akşam saat on civarı...
- Doğum günün ne zaman senin?
- Neden sordun?
- Sana bir sürpriz yapmayı düşünüyorum da.
- Tam iki saatin var.
- Ne için?
- Sürprizi düşünmek için.
- Hep dalga geçiyorsun.
- Hayır ciddiyim.
Beni tanıdığı onca zaman hiç aklına gelmeyip, doğum günüme sadece iki saat kala ne zaman doğduğumu sorunca insana ister istemez garip geliyor değil mi?
Oysa küçük ama yüzümde gülümsemeye sebebiyet veren o kadar çok sürprizle karşılaşıyorum ki ben günlük hayatımda. insanlar kıyısından köşesinden dahil olunca şaşırabiliyorlar. Ben mi? Ben uzun zamandır şaşkınım.
Yüzümdeki gülümsemenin nedeni sık sık merak konusu olmuştur etrafımda. Onlara Goetheden bir sözü anımsatmak isterim.
Mantıklı insan sık sık gülünecek bir şey olmadığı halde güler. Onu kışkırtan her ne olursa olsun, verdiği tepki kendi iç huzurunu ifade eder. *
Ve evet bugün doğdum.
Yaklaşık 20 saattir şaşkınım, ne çok insan hatırladı, ne çok insan yüzümü güldürdü bugün. Ne de kolaymış oysa mutlu etmek ve mutlu olmak.
Doğum günlerini çok önemsemem aslında. Gelinlik giymiş lerzan mutlu özgüvenine sahip olduğum için sanıyorum, bana her gün bayram.
Ama bugün başka. Durun anlatayım...
Yakın çevremde fotoğraf çekme konusundaki hevesimi bilmeyen yoktur sanıyorum. Bu konuda ödül almışlığım dahi vardır, mütevazi bir insan olduğumdan bilinmiyor pek. Yazıklar olsun araştırsanız öğrenirdiniz, bir türlü bilemediniz kıymetimi. * Gel gelelim iş arkadaşlarım fotoğraf sanatına olan entelektüel bakış açımdan çok, sabahları hazırladığım ve gün içerisinde birkaç arkadaşa gönderip eğlendiğim capslerle ilgileniyor. Öyle ki, eskiden üç beş arkadaşla çevirdiğim eğlence, şimdi üst düzey müdürlerin de olduğu 150-200 kişilik bir grup tarafından takip ediliyor.
Bu konuyu şu yüzden anlattım. Bu sabah ofise vardığımda, masamda kocaman rengarenk bir kutu duruyordu. Üzerinde de bir not, bu sabahın capsi bizden...
Kutunun içerisinde, olaylara verdiğim komik tepkiler, yaptığım geyikler, iş ortamında başıma gelen trajikomik olaylarla ilgili 100den fazla fotoğraf. Her birinin arkasında o capsi yapan iş arkadaşımın adı.
Onların hemen altında, içlerinde bugünün tarihinin yazılı olduğu bir sürü kitap.
Kocaman olmasam belki, ofisin orta yerinde ağlardım.
Sonra arkamdan kısık sesle mutlu yıllar dibi, mutlu yıllaaar dibiii diye şarkı söyleye söyleye geliyor arkadaşın biri. Kızmazsan bir şey söyleyeceğim diye konuya giriyor. Eğer biri kızmazsan diye başlıyorsa, bilin ki kızılacak bir şey yapmıştır, ama bu cümle sonrası kızamazsınız. *
Neyse, anlatıyor hemen, dün arkadaşlarla fotoğraflara bakarken bir tanesi seni görüp çok beğendi diyor. Tanısan daha çok seversin deseydin deyip gülümsüyorum. Ben de ona benzer bir şey dedim diye cevap veriyor. iyi de bunda kızılacak ne var ki diye çıkışıyorum kendisine. Dur daha hikayem bitmedi. Sen onun fotoğrafta durduğu gibi masum durduğuna bakma, kök söktürüyor bize dedim ben de diyor. Ofiste o kadar çok gülüyoruz ki, kızamıyorum. Allah herkese arkadaşın hayırlısını versin gençler. Sonra neden sevgilin yok? *
Bugün iki tane çiçek gönderilmiş iş yerime. Birinin kimden geldiğini bilmiyorum. Bu konu beni çok geriyor. Üzerinde "sonbaharın güneşli havası ve güzel gözlü kadınlar birbirine çok benziyor. ikisine de işim var diyemiyorsun. yazıyor. Kim yaptıysa çıksın ortaya, söz kızmayacağım. *
Şu anda gece 12den sonra bal kabağına dönüşecek olmam bile canımı sıkmıyor, garip. *
Doğum günümü hatırlayan, boncuktan kuş yapıp, pencereme konduran herkese teşekkür etmek istiyorum.
Ve birisine. Çünkü seni tanımak da şahane.
Ve her türlü iletişim aracını kullanarak doğum günümü kutlayan ona...
Ve vaktiyle hayatımın kenarından, köşesinden, bir yerinlerinden gelip geçen herkese...
Ve sözlükte tanıdığım, doğum günümü kutlayan kafası güzel, kalbi güzel sizlere...
Uzun bir yolculuğa çıkıyorum. Yazmaya fırsatım olur mu, ya da burada yazar mıyım bilmiyorum. Sadece bir süre yokum onu biliyorum.
Hepiniz hakkınızı helal edin. Kalbinizi kırdıysam özür dilerim.
Bir derdim vardan her gün ayrı sorunla kapılarını çaldığım sevgili moderasyon. Sabrınıza hayranım. Beni ne vaatlerle kandırdığınızı herkes bilsin artık. what is the matrix ulan. *
Dibi : gidiyorum, size bir allaha ısmarladık diyeyim dedim. özleyin beni olur mu?
Moderator: olmaz sayın yazar.
Dibi : özlemeyecek misiniz yani?
Moderator: nereye gidiyorsunuz.
Dibi : sözlükten. kimse özlemeyecek, bari siz özleseydiniz beni.
Moderator: gitmenizi istemiyoruz.
Dibi : kaç kişi istemiyor?
Moderator: tüm moderasyon olarak istemiyoruz. Yazarlardan da vardır mutlaka.
Dibi : Kalmamı isteyen bir tek siz varsınız. Peki beni 5 yıl sonra sözlükte nerede görüyorsunuz?
Moderator: moderasyonda.
Çok fazla kişisel gelişim eğitimine katılmış, zeka testine maruz kalmış bir bünye olarak, bazı şeyler var ki, testlerle ölçülemiyor. Cesaret gibi, sadakat gibi, saygı gibi, şefkat gibi, güven gibi, aşk gibi... Ölçülemeyen şeyleri sakın kaybetmeyin.