Her ne kadar almanca, türkçe veya fransızcaya göre kolay olsa da 800 bin ile 1 milyon kelimeden oluşan bir dilden bahsediyoruz. Her kelimenin bağlamına göre kullanımı var. Esas sorun burada çıkıyor. Herkes önemli için her yerde "important" der. Ama significant vardır critical vardır noteworthy vardır fakat bütün bunların kullanım bağlamları farklıdır. Bunları anlamak için o dilde konuşup o dilde düşünmeyi hissetmeyi öğrenmek lazım.
Bunu da 12 senelik örgün eğitimde vermek çok zordur. Grameri herkes kolayca öğrenirken iş kompozisyon yazmaya, konuşmaya gelince çuvallar. Niye? Dil ancak pratikle gelişir. Biz okumayı yazmayı 7 veya 6 yaşında öğreniyoruz ama Türkçe konuşmayı iki üç yaşında söküyoruz. Yani dili geliştirmeniz ilk önce konuşmakla başlar. Türkiye gibi bir ülkede ingilizceyi konuşarak nasıl geliştirebilirsiniz? Çok zor. Okuduğunuz yazdığınız her şey Türkçe. Nasıl ingilizce okuyup yazabilirsiniz? Yine çok zor.
iş kişinin kendisinde bitiyor burada. Elbette eğitim sisteminde de bozukluklar var ama bir faktör de Türkçe ingilizce dil yapılarının birbirine ters olması. Türkçe bükümlü eklemeli bir dil ingilizce ise daha düz.
Bakın çeviri programları ingilizce Fransızca Almanca arasında çeviri yaparken %90'lara yakın bir başarı oranı yakalıyorlar, iş Türkçe çeviriye geldi mi sıçıp sıvıyorlar. Böylesine ters yapıların bir anda öğrenilmesi de kolay değil.