yazılacak çok şey var bu maçla ilgili ama ne futbol adına, ne taraftarlık adına ne de insanlık adına neredeyse hiç bir şey koyamadığımız böylesi bir maçta çok fazla şey hakkında yazmanın anlamı varmış gibi gelmiyor bana. sadece bir iki şeyden bahsetmek istiyorum.
hani diyoruz ya, helal olsun anderlechte, 17-18 yaşındaki ergenlerden takım kurmuş, bize futbol dersi verdi diye... şimdi takımları değiştiriyorum gözümde. anderlechtin topçularını galatasaraya naklediyorum. isimleri ahmet, mehmet, burak, selçuk olacak şekilde... iki üç maç bocaladıklarını, iki üç sene doğru dürüst kupa alamadıklarını hayal ediyorum. hatta şimdi baktım da, bu anderlecht geçen sene bir beraberlikle, yani bir puanla kapatmış grubunu. ilk üç maçta sıfır gol atıp on gol yemişler. grupta da psg, benfica ve olimpiakos var. çalınacak ıslıkları, yuhalamaları, edilecek küfürleri hayal ediyorum. öyle bir ortamda 17-18 yaşındaki topçuları hayal ediyorum. hele bir de o seyirci önünde. hele bir de bizim spor gazetelerinin, magazincilerin haberleri...
anderlechte hayran kalıyoruz da, anderlecht gibi bir takımımızın olabilmesi için onun taraftarı gibi bir taraftarımızın olması lazım. belçika gibi bir ülke olmamız lazım her şeyden önce. insanların sadece milyon dolarlar kazandığı zaman değil, insan olduğu için insan yerine konulduğu... insanların profesyonelliğe, emeğe saygı duydukları... birilerinin iki top tepti, ya da iki şarkı söyledi diye kral ilan edilmedikleri, iki yanlış yaptı diye de yerin dibine sokulmadığı...
ben futbolu çok farklı bir şey olarak görmüştüm. 99 depremini hatırlıyorum. milletçe nasıl da yaralanmıştık. herkesin bir akrabası ya ölü, ya kayıp, ya kazazede... sonra kriz gelmişti, ekonomik kriz. nasıl da bir ekmeğe muhtaç düşmüştük. ama işte o dönemlerde hep bize bir teselli verdi, dün kendi taraftarı tarafından ıslıklanan takım. o takım sayesinde kim bilir nice esnaf, bir geceliğine de olsa bankaya olan borcunu, ertesi gün kapıya dayanacak olan alacaklısını unuttu? kim bilir kaç tane memur, önündeki haftayı beş kuruşsuz geçireceği halde çoluğu çocuğuyla bir zaferi kutladı günlerce? işte o günden beri bu takım benim için bir gurur kaynağıdır. kazandığı kupa için değil, bilerek veya bilmeyerek; isteyerek veya istemeyerek benim, bizim, bizim milletin bir derdini hafiflettiği, bir acısını ufak da olsa dindirdiği için... o yüzden ben bu takıma, bizi eğlendirmek için sahneye çıkmış palyaço muamelesi yapmam, yapamam... o yüzden de bazı oyuncuları kötü oynuyor diye, yönetim ahmaklık yapıp o futbolculara ödül verir gibi hak ettiklerinden çok daha fazla vermiş diye, teknik direktörü yanlış adamları seçti, yanlış taktik uyguladı diye daha avrupadaki ilk maçında ıslıklamam. ıslıklayamam.
demek ki bu ülkedeki her güzel şey gibi, sonunda galatasaray da bitmiş. takım olmadığı için, topçuları iyi olmadığı için falan da değil. taraftarı bittiği için bitmiş. maalesef biz kendimizi ne kadar kandırırsak kandıralım; şu anda galatasaray dediğimiz şey 11i yeşil sahada, 7si yedek kulübesinde 18 hokkabazıyla on binlerce seyircisini eğlendirmeye çalışan, eğlendiremediğinde de ıslıklanan bir sirk gösterisi olmuş. bu tutum değişmediği müddetçe de öyle kalacak.