Türk Silahlı Kuvvetleri iç Hizmet Yönetmeliği Kısım C esirlere karşı ve esirlikle hareket tarzı bölümünde mevcut maddelere göre davranma sorumluluğu bulunan askerlerdir.
Madde 119 - Savaş düşmanın maddi ve manevi bütün kuvvetleri ile yapılır. Düşman memleketi ahalisinin silâhsızlarına, bilhassa kadın, çocuk ve ihtiyarlarının canlarına, mallarına ırz ve namuslarına sarkıntılığın dinen ve kanunen yasak olduğunu her asker daima hatırında bulundurmalı ve bu yolda namus ve insaniyeti rehber edinmelidir. Düşman arazisi içindeki sivillerin (Kadın, erkek) silâhlı kuvvetlere karşı hainane teşebbüsleri veya silâh kullanmağa yeltenmeleri görülürse veya hissedilirse bunlara tıpkı muharip muamelesi yapılır.
Esirlere Türklüğe yakışır bir surette iyi muamele edilmelidir. Hususiyle yaralılara hastalık ve bakımsızlık yüzünden zayıflıyarak dermandan düşmüş ve silâh kullanamıyacak bir hale gelmiş olanlara insaniyet göstermek her namuslu askerin vazifesidir. Düşman ölülerine karşı da hürmetkâr olmalıdır.
Madde 120 - Düşman eline esir düşmek çok acı ve büyük bir felâkettir. Yurt uğrunda ölmek ise büyük bir şereftir. Bundan dolayı esir olmamağa son dereceye kadar çabalamalıdır. Bir asker, ancak yaralanıp da tamamen dermandan kesilerek veya bütün kuvvetini sarfettiği ve vazifesini tamamen yaptığı halde kurtulmak çaresini bulamıyarak esir olursa mazur sayılır.
Son kuvvetini ve kurşununu sarfetmeden evvel ve hele korkaklık yüzünden esir olan asker cumhuriyete ve yurda hıyanet etmiş sayılarak ağır surette cezalandırılır. Esaretten dönüşte her asker esir düşmekte kendisinin bir kusuru olmadığını ispata mecburdur.
Madde 121 - Savaşta esir düşen asker silâhlı kuvvetlere girerken içtiği and'ı asla hatırından çıkarmamalı ve kendi silâhlı kuvvetlerine ve yurduna zarar getirecek hiç bir haberi düşmana vermemelidir. Esir kendi memleketinin menfaati uğuruna icabında yalan söyliyebilir.
Esir olan her askerin kendi silâhlı kuvvetlerine ve yurduna yardım etmiyeceğine ve memleketine bırakıldığı halde düşmana karşı hareket etmiyeceğine dair söz vermesi yasaktır.
Madde 122 - Esaret halinde askerler rütbe ve mevki itibariyle daha büyük olan esir düşmüş âmir ve üstlerine eskisi gibi itaat etmeye ve saygı göstermeye, arkadaşları ile güzel geçinerek askerî terbiyeye aykırı hallerden sakınmağa ve hususiyle millî ve askerî onuru muhafazaya mecburdurlar.
Her esir yurda dönüşte esaret zamanındaki hususi ve umumi hayatına dair hesap vermeğe mecbur olduğunu düşünerek hükümetin, milletin, yurdun onur ve menfaatlerini haiz olduğu rütbesinin haysiyetini her şeyden yüksek tutmağa her vakitten ziyade mecburdur.
Madde 123 - Herhangi bir garnizonda muhtelif parçalara ayrılmış esir subaylardan her parçadaki en rütbeli veya kıdemli subay esir garnizonları kumandanlığı tarafından grup kıdemlisi tâyin edilmiş olmasa dahi esaretten dönüşte Millî Savunma Bakanlığına takdim edilmek üzere kendi grubundaki subaylar hakkında not tutmağa mecburdur. Bu notlar üzerine kabahat ve suçları anlaşılanlar hakkında kanuni muamele yapılır.
Özellikle 120. maddenin iyi etüd edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Resimlerden anlaşıldığı kadarı ile esir * askerlerin yaralanma gibi bir durumları söz konusu değildir.
Askerliğin ciddiyetini kavramayıp ucuz amerikan filmlerindeki gibi olduğunu düşünen, 15 ay boyunca sadece kantinde çay sigara içilip şafak karalanacak bir hadise zanneden, lafa gelince vatan savunması deyip de iş ciddiye binip de söz konusu ölmek olunca "onlar daha çocuk" diye zırlayan hokkabazlara özellikle de 120. maddenin ikinci paragrafını da kapak olarak hediye etmek istiyorum.