yer londra. sehrin kuzeyindeki bir mahalle. zengin olarak bilinen semtlerden biri. bir market, her kosebasinda subesi olanlardan, sainsbury. kasada bir kiz var siyah, yakasinda da adi yazili lavinia. yirmibesinde falan olmali. gana'li oldugunu ogreniyorum aldiklarimi buralarda artik cok yayginlasan kenevirden yapilmis alisveris cantama tikistirirken. hiim diyorum ne guzel bir adin var. manasi nedir? var midir cok bu isimden sizin diyarlarda diye sorusturuyorum. ahh, icimdeki bu herseyi bilmek isteyen merakli cocuk zipzip ziplamasana, bir dursana sen! kizin yuzunde, sesinde nasil da durgun, duz bir ifade. hani olse biri gozunun onunde verecegi tepki ile, dogursa bir kadin oracikta ve de o sahit olsa bebegin ilk cigligina verecegi tepki oylesine tipatip ayni olacaklardan. duz iste, bir cizgi gibi, bir duvar gibi. mirmir konusarak, anlatiyorum bir yandan diyorum ki ben turk'um, bizim oralarda da vardir bu isimden. yazilisi biraz farklidir ama biliriz bu kelimeyi. diyor ki ayni duzlukteki sesiyle, bizim oralarda yoktur bu isimden, manasini bilmiyorum ben de! herkes soruyor burada manasi nedir diye, ogrenmeliyim bir ara.
nasil ozeniyorum birden onun icinde bulundugu ruh haline, ona adinin bile manasini merak ettirmeyecek kadar meraksiz yasamina. nasil hos ve bos bir huzur olmali o duzlugun arkasinda. evet evet ben de gana'dan gelmis, londra'da bir markette kasiyer olan o yirmisindeki kiz gibi adinin bile manasini merak etmeyecek kadar meraksiz olmak istiyorum. yasasin az merakin, az bilmenin, cok huzuru. *