ne ara bu kadar taş kalpli olduk biz. ne kadar aldırdık tüm duygularımızı. ah filistin. Philistine...
biz biri ölürken üzülürdük. iki cephe arasında ateşte kalan yaralı düşmanı bile ölmek pahasına sırtlayıp kurtarmaya çalışan bir ecdadın evlatlarıydık bir zamanlar.
şimdi yazılanları okuyorum, utanıyorum.
iyi olmuş diyen var yahu. neye iyi olmuş? gecenin bir yarısı evleri mezar olan insanlara mı? annesinin koynunda ölen çocuklara mı?
onları geç, onlar melek şimdi, cennetteler. asıl bize yazık oldu gençler. nasıl vereceğiz hesabını bunca zulmün.
çocuklar ölüyor. sen 80 yaşında olsan bile konduramıyorsun ölümü ya kendine, oradaki çocuk ne yapsın işte.
bir hikaye vardır ya hani.
" Hz. ibrahimi atmak için büyük bir ateş yakılır. Bu esnada bir karınca su taşır. Yolda giderken karşılaştığı karıncalar nereye gittiğini sorarlar. Karınca, Hz. ibrahimi atacakları ateşi söndürmek için su taşıyorum diye cevap verir. Soruyu soran karıncalar gülerler; Senin götürdüğün su, o kocaman ateşi söndürmeye yetmez ki derler. Olsun der karınca, ben de biliyorum yetmeyeceğini; ama hiç olmazsa safım belli olsun...
burda yazmak o bir su damlasını ateşe taşımak gibi biliyorum.