adalet ile eşitlik çoğu zaman birbiriyle karıştırılmaktadır. oysa eşit davranmak adil olmak anlamına her zaman gelmez. önemli olan adaletli davranmaktır.
mesela bir sınıfta bulunan tüm öğrencilere aynı notu vermek ya da aynı iş yerinde farklı pozisyonlarda çalışanlara aynı ücreti vermek eşit olsa bile adil olmayacaktır.
planktonları yiyen balıklar, balıkları avlayan penguenler, penguenleri avlayan foklar, fokları avlayan katil balinalar, balinaları avlayan insanoğlu. yaratılışlarına uygun olarak hareket eden bu canlıların durumu nedir? burada eşitlik mi söz konusudur adalet mi?
başta verilen adalet tanımında geçen " her şeyin yerli yerine eksiksiz olarak konulması" cümlesi burada kendini fazlası ile gösterecektir.
peki skalada en üstte bulunan insanın adaleti nerede görülecektir?
cevabı ibrahim suresi'nin ayetleri veriyor:
"allahı zalimlerin yaptıklarından gafil sanma sakın, ancak onların cezasını, gözlerin dikilip kalacağı güne tehir etmede, o gün başları göğe çevrilmiş koşup dururlar, göz çevirip kendilerine bile bakmazlar ve yürekleri bomboştur."
şu asla unutulmamalıdır; allah'ın adaletinde zalimlere yer yoktur. çünkü adalet anlayışında zulüm yoktur. herkese hakkını verme prensibi vardır. allahın lütfu dünya yaşamında hem inananlara ve hem de inkar edenleredir, ancak ahirette ise bu lütuf sadece inananlara olacaktır.
zaten dünya hayatı ve yaşarken içinde bulunduğumuz sınav bunun gereğidir.
kehf suresi'nin ayetinde; "Rabbin hiç kimseye zulmetmez."
fussilet suresinin ayetinde ise; "Kim iyi bir işi yaparsa kendisine yapmıştır. Kim de kötü bir iş yaparsa kendisine yapmıştır. Rabbin kullarına zulmedecek değildir." denilmektedir.
allah'ın adaleti mutlaktır. insanlara "adaletli olun" diyen bir yaratıcı'dan adaletsiz olması beklenebilir mi?