Yecüc ve Mecüc (seddi) her gün kazarak nihayet güneşin ışığını görmeye yakın, başlarındaki kişi onlara: Haydi dönün, kazımıza yarın devam ederiz! der. Allah Teâla hazretleri, sabah oluncaya kadar seddi eski güçlü haline iade eder. Bu hal onların müddetleri doluncaya kadar devam edecek. Vakit dolup da Allah onları insanların üzerine göndermek istediği zaman, aynı şekilde yine kazacaklar, güneşin ışığını görecekleri gedik açılacağı zaman, başlarındaki Haydi dönün inşallah yarın kazmaya devam ederiz diyecek. Onlar da inşallah! diyecekler; ertesi günü gelecekler. Bu sefer seddi bıraktıkları gibi bulacaklar. Yine kazacaklar, bu sefer insanların üzerine çıkacaklar ve (uğradıkları) suyu içip tüketecekler. insanlar, onlara karşı kalelerine çekilecekler. Bu sefer onlar da oklarını göğe atacaklar. Okları, üzeri kanlı olarak geri dönecek. Bunun üzerine Yecüc ve Mecüc: Biz yeryüzündeki insanları kahrettik ve göktekilere de galebe çaldık diyecekler. Sonra Allah, onların enselerine musallat olacak deve kurtlarını gönderecek, bunlarla onları öldürecek. Resülullah aleyhissalatu vesselam devamla dedi ki: Nefsim elinde olan Zât-ı Zülcelâle yemin olsun ki, yerdeki hayvanlar onların etlerini yemek suretiyle muhakkak ki iyice semirecek ve göğüsleri sütle dolacaktır.
Güneş battığı yerden doğacak
Hz. Enes ibnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: Şu altı şeyden önce (ahirete bakan) iyi ameller işlemekte acele edin: Güneşin battığı yerden doğması, Duhân, dâbbetül-arz,Deccâl, her birinize mahsus olan ölüm ve (sizin salih amelinize mani olacak) âmme hizmeti.
Ebu Sâid radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Ruhumu kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâle yemin olsun ki, vahşi hayvanlar insanlarla konuşmadıkça, kişiye kamçısının ucundaki meşin, ayakkabısının bağı konuşmadıkça, kendinden sonra ehlinin ne yaptığını dizi haber vermedikçe Kıyamet kopmaz. Tirmizi, Fiten 19, (2182).
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Kıyamet Allah Allah diyen bir kimsenin üzerine kopmayacaktır. Müslim, iman 234, (148); Tirmizi, Fiten 35, (2208). Sahiheynde gelen bir diğer rivayette: Kahtandan, insanları değneğiyle idare eden bir adam çıkmadıkça Kıyamet kopmaz buyrulmuştur. Buhari, Fiten 23, Menâkıb 7; Müslim, Fiten 60, (2910).
Kıyamet kötü insanların üzerine kopacaktır
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Fırat nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmaz. Onun üzerine insanlar savaşırlar. Yüz kişiden doksan dokuzu öldürülür. Onlardan her biri: Herhalde savaşı ben kazanacağım der. Buhari, Fiten 24, Müslim, Fiten 29, (2894); Ebu Dâvud, Melahim 13, (4313, 4314); Tirmizi, Cennet 26, (2572, 2573).
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, haftada bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi (kısa) olur. Tirmizi, zühd 24, (2333).
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Allah Teâla hazretleri ipekten daha yumuşak bir rüzgârı Yemenden gönderir. Bu rüzgâr, kalbinde zerre miktar iman bulunan hiç kimseyi hariç tutmadan hepsinin ruhunu kabzeder.Müslim, iman 185, (117).
ibnu Mesud radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: Kıyamet sadece şerir (kötü) insanların üzerine kopacaktır! buyurdular. Müslim, Fiten 131, (2949).
Hiç inanmamışlara iman fayda etmeyecek
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Güneş, battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. Batıdan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman eder. Ancak daha önce inanmamış veya imanın sevkiyle hayır kazanamamış olan hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz. Buhari, Rikak 39, istiska 27, Zekat 9; Müslim, iman 248, (157); Ebu Davud, Melahim 12, (4312).
Ebuz-Zübeyr, Hz. Câbir radıyallahu anhtan naklediyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Bugün doğmuş (canlı olan) hiçbir nefis yoktur ki, yüz sene sonra ölmemiş olsun. (Râvi der ki:) Bununla ömrün kısalması kastedilmiştir. Müslim, Fezailus-sahâbe 218, (2538); Tirmizi, Fiten 64, (2251).
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâma: Kıyamet ne zaman kopacak? diye sormuştu. Aleyhissalâtu vesselâm bir müddet sükuttan sonra yanında duran Ezd-i Şenûe kabilesine mensup bir çocuğa bakıp: Bu delikanlı pir-i fâni olmadan önce kıyametiniz kopacaktır! buyurdular. Hz. Enes radıyallahu anh der ki: Çocuk o gün benim akranım idi. Müslim, Fiten 138, (2953).
Uçakların icadı
Nisa suresinin 132. ayetinde yer alan Göklerde bulunanlar ifadesi çok dikkat çekicidir. Tabi ki ayette meleklere veya bilmediğimiz varlıklara işaret ediliyor olabilir. Fakat bugün insanoğlu da gökyüzünde uçabileceği teknolojiye sahip. Uçağın icat edilme süreci 1900lerin başında başlar ve geliştirilme aşamaları yıllarca sürer. 1908 yılında ise ilk resmi uçuşlar yapılır ve seri uçak üretimine başlanır.(Hicri 1325 yılı). Bahsettiğimiz ayet Nisa suresi 132. ayet 5. cüzdür. Bu sayılar yani 132-5 hicri takvimde 1325 yani uçaklarla ilgili çok önemli bir yıl olan miladi 1908 tarihine işaret etmektedir. (Hicri 1325 = Miladi 1908) Göklerde bulunanlar ve yerde ne varsa hepsi Allahındır. Vekil olarak Allah yeter. (Nisa 132. ayet 5. cüz).
Beyindeki açlık merkezi
Tevbe suresi 120. ayette şöyle bir ifade var: Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, açlık, yorgunluk, inançsızları öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları... Beynimizde duyularımızı kontrol eden çok sayıda merkez bulunur. Ayette bahsedilen açlık ve susama hislerini kontrol eden merkez beyindeki hipotalamustur. ilginçtir ki ayette geçen yorgunluk da kronik olursa yine beyindeki hipotalamustaki problemlerden kaynaklanabilir ve ayette yorgunluk kelimesi hipotalamusun kontrol ettiği susama-açlık ile yan yanadır. Ayetin devamında geçen öfkenin de merkezi hipotalamustur. Bu duyguların aynı ayette yan yana geçmesi bilimsel bir mucizedir çünkü kimse 1400 yıl önce hipotalamustan haberdar değildi. Yani bu hislerin aynı merkez tarafından kontrol edildiği bilinmiyordu. Bu bir tesadüf olamaz çünkü ayette görme, koku, işitme, konuşma, tat gibi başka kelimeler geçmiyor sadece hipotalamusla ilgili hisler geçiyor. Ayrıca bazı ayetlerde de açlık ve korku kelimeleri hep yan yana geçer. Bu durum da tesadüf olamaz. Mesela neden açlık ve üzüntü birlikte geçmiyor da açlık-korku şeklinde geçiyor. Çünkü açlık ve korku hissinin merkezi de hipotalamustur. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. (Bakara suresi 155.ayet).
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki:
Klonlama sorusuna cevap
Klonlamayla ilgili bir okuyucumuzdan soru gelmiş. Yazımız şöyleydi: 1400 yıl önce indirilen Kuranı Kerimde sanki bilim adamlarının kopyalama yapacakları haber verilirmişcesine işaretler bulunmaktadır... ikinci nesil kopyalama deneylerinde kulak dokusundan hücreler alınarak kopyalama gerçekleştirilmiştir. Yani yakın tarihte yapılan ilk deneylerde hayvanların kulağı kesilip hücre alınarak kopyası üretilmiştir. Kuran-ı Kerimin bir ayeti de şöyledir: ...(Şeytan dedi ki) Mutlaka onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını kesecekler ve yine mutlaka onlara emredeceğim de Allahın yarattığını değiştirecekler... (Nisa Suresi 119. ayet) Okuyucumuz bu konunun o devirdeki putlara yönelik batıl uygulamalarla ilgisi olup olmadığını sormuş. Evet, genelde tefsirlerde böyle yazar fakat ayette put kelimesi bile geçmiyor fark ettiyseniz. O yüzden hem o çağa hem de günümüze işaret eden bir ayet olduğunu düşünüyoruz.
nsan ve hayvanlara merhamet hakkında bazı hadisler
Peygamberimiz şöyle buyuruyor: Bu hayvanlara sağlıklı olarak binin ve onlara sağlıklı olarak bakınız. Yollarda, çarşı ve pazarlardaki konuşmalarınızda onları iskemle gibi kullanmayınız. Nice binekler vardır ki; binicisinden daha hayırlı ve Yüce Allahı daha çok zikredendir. insanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez. (Buhâri, Tevhid, 2) Allah müsamahakârdır. Bu yüzden yumuşak huyluları (merhametlileri,nazik davrananları) sever. Sert huylulara vermediği sevabı yumuşak huylu olan kimselere verir. Kadının biri, bir kedi yüzünden cehenneme girdi. Kediyi bağlayıp ona bir şey yedirmediği gibi yeryüzünün böceklerini yeme isteğinden de nahrum bıraktı. Nitekim kedi bağlı olarak açlıktan öldü.