Biz kimiz, ne iş yaparız, niye birbirimize başkanım deriz, sahiden 24 saat takım elbiseyle mi dolaşırız? Büyümüş de küçülmüş siyasetçiler miyiz? Tavla atmak, sinemaya gitmek, Facebook ta takılmak, kitap okumak varken, niye direklere tırmanıp bayrak asarız, niye kapı kapı dolaşırız? Derdimiz nedir, mesela milletvekili, bakan olmak için yanıp tutuşur muyuz, ideoloji dedikleri bizim için nerededir, önemi nedir?
Öncelikle giyim kuşamla ilgili herhangi bir kuralımız ya da tarifemiz yok. Hele hele bizim için takım elbise giymenin özel bir anlamı hiç yok. Aramızda bir nevi şifre değil yani. Genç olmanın spor ayakkabı gibi esneklik olduğunu biliyoruz, giyiyoruz. Herkes canı istediği gibi giyinir. Kimse takım elbise giyene, spor ayakkabıyla gelene,başını açana, başını örtene Şu güzel ortamı bozuyorsun demez.Ortamı güzelleştiren budur. Siyaset yapmanın hiç de makbul görülmediği bir toplumda siyaset yapıyoruz. Hem Siyaset yapmanın hem de rozetini yakamıza taktığımız partinin sorumluluğunu taşıyoruz. Ağır bir yükümüz, büyük bir iddiamız var: Biz bu ülkenin vicdanıyız! diyoruz, yola böyle çıkıyoruz. ilk aşkı, kavgayı, dostluğu, isyanı en uçta yaşadığımız birbirimize en çok sahip çıktığımız, yaşlardayız. Ve bu durumun farkındayız.