sokaktaki hayvanların topyekun sorumluluğundan ve bu sorumlulukları yerine getirmeyişin vicdan azabından sıyrılmaya çalışan insansı canlıların sığındığı palavra.
bu sokak hayvanı denen canlı başının çaresine nasıl bakıyor allah'ını seven söylesin. hele ki bu kasıp kavuran yaz sıcaklarında biz insan halimizle başımızın çaresine bakma konusunda bu denli sıkıntı çekerken, o hayvancık başının çaresine nerede neyle bakıyormuş?
iki lokma yiyecek ya bulur ya bulmaz kardeşim. su konusunda ise tamamen işleri allah'a kalmış; çünkü nerede bir damla su varsa buhar olup geldiği yere gitmesi işten değil.
yahu de ki kıt kanaat midesine bir şeyler gitti. bu hayvan "sokağın hayvanı" diye başını okşayacak bir insan eli beklemediğini mi sanıyorsun sen sahiden?
sokakta yürümeye korkar oldum artık. her arabanın motorundan ciyak ciyak ağlayan bir kedi yavrusu sesi geliyor. korkutan kaçıran yine insan. yardım eli uzatmayan yine insan. yemek verme su koyma, o başının çaresine bakar diye zırvalayan yine insan yine insan.
demek bu insan denen şey sırf zarar ziyan anasını satayım. hani insan bütün canlıların en üstün olanıydı? kapının önüne bir kap su bırakmamak için bile kırk takla atan üstün canlı mı olurmuş? bu üstün canlı ne demeye destek olmadığı yerde köstek olmalara bir türlü doyamıyor?
yapılacakları söyleyeyim ben, git en muhtaç halde olanını sahiplen evinin bir ferdi olsun.
bunu yapamadınsa yaşadığı yeri belle, ara sıra iki lokma yiyecek götür başını filan sev, hayvan yaşam mücadelesinde yapayalnız kalmasın.
bunu da yapmadınsa yaz sıcağında kapının önüne, ya da ne bileyim ağaç gölgelerine, ulaşabilecekleri yerlere filan derin büyük kaplarla su bırak.
bunu da yapmadınsa su bırakan yiyecek götüren adamın işine burnunu sokma, o başının çaresine bakar diye milleti gireceği sevaptan da etme.
ya bak bunu da yapmadın diyelim, o zaman korkutacak, olmadık yerlere saklanmaya zorlayacak, insanlara karşı saldırganlaştıracak zarar ziyanı verme hayvana.