sohbet, bir gezinti- her neyse az bulmaktadır. Şair, gün boyu bunlarla yaşamaktadır. Oysa daha sık birlikte olabilirler. Böyle daha güzel olur.
Karanfil aşk olmalıdır. Sevgiliyle rakı içerken sarhoşluk damarlardan hücrelere doğru yayılırken, bir ağaç gözümüzün önünde ama biz hiç fark etmeden nasıl büyür, her bahar çiçek açarsa içimizde, irademiz dışında damarlarımıza yayılan aşktır. Aşkın eline düşünce şairde ne geçim derdi mide, ne dünyaya ilişkin düşünceler her şey küçülüyor. Aşk kafaya girince akıl seyahate çıkar derler. Şair kilometreyi sıfırlıyor.
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Sevgili, karanfili seviyor. Şair de karanfili sevgiliye veriyor. Sevgili de bir başkasına Burada karanfilin aşkı değil, sevgiyi-dostluğu; dostluk ve yoldaşlıktan doğan coşkuyu simgelediğini söyleyebiliriz. Çünkü aşk, paylaşılmaz... Sevgiler dostluklardır paylaşılan. O zaman şiir yeni bir anlam kazanıyor: Şair aşkı çiçeklerden gülle özdeşleştiriyor; sevgiyi, dostluğu ise karanfille Şair, ilanı aşk ediyor ama o güzeller güzeli dost kalalım diyor. Oysa güzel olmak vardı senle, bir aşkı paylaşmak vardı. Fakat o güzelle dostluğu paylaşmak da güzeldir, hem bu sayede onun dostlarıyla, çevresiyle de elden ele geçen karanfiller paylaşacaktır. Az şey mi?
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Aslında bu da bir sevdadır birlikte büyütülen. Ama şair yine de bununla yetinemez,bu o değildir çünkü. O, başka bir sevdayı yaşamakta, başka bir aşktan bahsetmektedir. Bu sevda öylesine baş döndürücüdür ki sevgilinin renkleriyle şairin renkleri, zevkleri duygu-ları, değerleri bir araya gelince ışık tayfı gibi her yer beyaza kesmektedir. Hayat yine baş döndürücü, dertler yine sıfırlanmaktadır.
Aşk, insanı uçurur, ayağını yerden keser; oysa diğer sevgiler yerçekimlidir.