bir ulkeyi batirma teknikleri

entry32 galeri
    17.
  1. toplumu birleştirici iki unsura en yavaşından, bir şekilde adapte etmek: din ve ırkçılık.
    böylece o insanları hayatın tek ve en önemli unusuru saydırmak.

    sonra...

    %100 homojen bir küçük devletin olmadığı sistemde, aşılanan bu iki unsuru ayırıcı bir şekilde kullanmak ve sonrasında kaynaklarını güç dengesi yaparak hortumlamak.
    şöyle düşünelim: iki tane diken koyun yanyana, bu iki dikenlerden ne kadar uç bir noktaya gidersek, bunları birbirinden o kadar ayırmış oluruz.

    eğer toplum içinde din ve ırkçılık tek ve nihai unsur olarak belirlenirse, bir müddet sonra insanlar dinleri ve ırkları ile tanımlanmaya başlar.
    "sen alevisin", "sen şiisin", "sen hristiyansın" veya "seni hınzır kürt seni", "seni hınzır rum seni" gibi...
    bunu düşünememiş mi onca lider, önder, yöneten, karar verici???
    düşünmüş tabi?
    insanlar dinlerini kendi aralarında bir ayırıcı unsur olarak görmesin diye, laiklik vermiş,
    insanlar ırklarını kendi aralarında bir ayırıcı unsur olarak görmesin diye, ulus-devlet vermiş,
    ki böylece herkesin milliyeti, sınırları içinde doğduğu toprakların milliyeti olmuş ve bu sayede kimsenin kafatasına bakarak ırkını bulmak zorunda kalmamışız. sonra buna da millietçilik demişiz.
    ki böylece herkes dinini istediği gibi yaşamış, herkes devlet önünde eşit bir konumda bulunmuş ve hiç bir şekilde karşıdakine iat olduğu dini belirtmek zorunda kalmadan ve bunun reklamını yapmadan dinlerini rahat ve rahat yaşamışlar. böylece bunlara uyuz olanlar: biz inanmıyoruz demek zorunda kalmamış ve dinler pek bir mutlu olmuş.

    tabi tabi, laiklik dedim ya ben, kafadan kötüleyin bu söylediklerimi sevgili okurlar, laiklik kötü, laiklik - ulus-devlet tu kaka bişey, ne de olsa bir insan hem laik hem müslüman olamaz, ne de olsa bir ulus-devlet'in miladı doldu.

    bu kadar okuyup anlmaya çalışmanıza veya anlamış gibi yapıp kafadan anti-tezini yaratmaya gerek duyulmayan başlık:
    buyrun, burda yıkılmakta olanı var!
    0 ...