''ah gideni değil de kalanı boğar ayrılık'' diyor şarkı.
şarkılar anlamıyor sevdadan. şarkılar yalan şarkılar hep hazin hüsran.
şarkılar nereden biliyor sevdiğim seni ,beni, bizi?
bir ayrılığı ortasından bölüp yemedik mi , baharın bitmesine yakın mevsim sıcaklığında, şehirler arası otogarlarda
sigaramızı içerken her nefesinde zaman dursun isterken.
ve kimsenin o kadar anlam yüklemediği ve belki de bu yüzden sessizce orada duran ahşap bankta otururken biz utanmıştık ya sevgilim.
utandık mahallede biri görür korkusuyla koklaşamayan sevdalılar gibi birbirimize dokunmaktan.
sen nasıl öptün beni? dudaklarını kesip gitsen bu kadar kokardı avuçlarım nefesin gibi.
sen nasıl sardın beni? sardığın yerlerde açıldı hasret çukurları.
sen nasıl girdin koynuma ? nasıl getirdin canımı yakarak uyandıran yalnızlığımı oyuna?
sen nasıl böyle nasılsın sevdiğim? fikrime düşünce kaçıyor uykularım. kesiliyor nefesim. dudağımın kenarında buruk bir gülümsemeye dönüşüyor sen yokken, sen varken kahkahalar atmaktan acıyan yerlerim.
özlüyorum be adam. tıpkı kimseyi sevmediğim kadar kimseyi sevmediği gibi ve tüm edatların yetersiz kalmasına binaen özlüyorum seni.