ilkokulun sonlarıydı. Mahallemizde kocabıyık bakkal vardı, eskiden mahalle bakkalı denilince maddi durumu iyi insan akla gelirdi. Şimdiki gibi 101 ler bimler yoktu bakkala rakip. Bu kocabıyık bakkalın oğlu vardı piçin teki. Koca götlü dombilinin teki. Durmadan çakkada çukkada sakız çiğnerdi götoş. Babam üç kuruşa fabrikada çalışıyor. Yaz mevsimi, hava sıcak, canım nasıl karpuz istiyor. Tabi para yok ki alsın gariban babam. Gittim bu dombiliye abi ver oradan iki karpuz, yaz tahtaya al haftaya para yok dedim. Siktir lan olmaz öyle şey dedi. Abi gece karpuzları tezgahta bırakıyorsun ben biliyorum, hem oradan çalarım hem de hepsini sokağa deviririm deyince gel bir anlaşma yapalım dedi.
Hemen heyecanlanmayın pedofililer bunda seks yok.
Bakkalın önünde yüksek demirden bir elektrik direği var, bunun 2 bacağını birbirine bağlayan yatay duran yaklaşık 35-40 santim uzunluğunda küflü demir var bunu yalarsan sana değil bir tane 10 tane karpuz vercem dedi. Tamam ulan dedim başladım küflü direği yalamaya zehir gibiydi ölüyorum sandım. Hızlı hızlı yalarken piçin evladı tam ıslanmadı bir daha deyip bazı yerleri tekrar yalattı ama bitirdim neyseki. Helal olsun dedi çıkardı 10 tane karpuzu verdi. Benim istediğim sadece bir karpuzdu ya , dokuz tane karpuzu yola atıp kırdım bu lavuğun şaşkın bakışları arasında, karpuzlarda kan gibi süperdi acıdım ama, kalan bir taneyi alıp evin yolunu tuttum. Annem sordu bu nereden diye, ben de anne kamyondan karpuz indirenlere yardım ettim verdiler deyip geçiştirdim. Neyse akşam yemeği sonrası babam karpuzu bir kesti kelek çıkmasın mı dünyam yıkıldı. Hangi birine yanayım ey sözlük. Küflü direğemi, attığım karpuzlara mı.