duyarsızlık, vurdum duymazlık. bazen imrenmiyor değilim. duyarlı olmak, bir taze dalın çıt kırılmasına kulak kabartmak. ambulans sirenlerinden içinde yatanı tahayyül etmek, haksızlıklara tahammülsüzlük, amansız hastalıklar karşısında çaresizliklere isyan, iktidarlarla kavga, ezenlere nefret ve bütün bunlara sadece kendi pencerenden bakamamak, daima başkasının, başkalarının olması dünyanda; bütün bu hasletleri taşımak, sürekli huzur ve huzursuzluğun çatışmasını hissetmek ve bir ömrü bu basamaklarda tırmanmış olmak, sonra bakmak kucağında taşıdığın milyon solmuş, sararmış yaprak gibi özlemler, sönmüş umut kandilleri, ağıran ve ıstırap içinde kıvranan bir kalp ve şanslı olabilmeyi düşünmek, azabı alt edememek azapta mum gibi erimek, kimi zaman darılmak hayata, elinin tersiyle itmek isteyip itememek; niye, neden, niçin suallerin kulaklarda amansız uğuldaması, cinnet halleri, infilak alametleri, sevmek, sevilmek ama ulaşamamak, mesafelere gark olmak, tökezlemek ihtiraslar da, ama inatla yürümek, kanamak mütemadiyen, mütemadiyen saliseleri kaçırmak, bütün bu seyri seferde geriye bakmamak, keşke telaffuz etmemek, tüh diyememek, dememek inatla, inatla hep sürdürmek sürünen gölgen gibi hayatı; soruyorum kendime, soruyorum, yüreğim yorgun atışlarda diyor ki, sen böylesin.
içimden geçiyor hayat. qua dis.