dersimlilerin merkezi iktidara güvenmeyişini sırf merkeziyetçiliğin negatif yönlerinde arayanları bizlere göstermiştir.
oldu gülüm. sen her olaya tek yönlü bak; bir başkası zıt taraftan bakınca hemen faşist olsun, katliamcı olsun.
dersimin mazlum halkı yalnız dersim katliamı sırasında değil belki evvelinde 100 yıllık bir mazlumiyet içerisindeydi. bu sebepten dolayı da bölgede çapulculuk(bunu küfür olarak algılayan dangalaklar açsınlar biraz çapulculuğun kökenini araştırsınlar) almış başını gidiyordu. aşiretçiliğin, feodalizmin, kulluğun baskısı altında halkın mazlumiyeti daha da artıyor, arttıkça dersim karışıyor, karıştıkça da osmanlı son zamanları dahi bölgeye müdahaleler yapılıyordu. yeni cumhuriyetin bölgeyi feodalizme terk etmeyeceği aşikardı. buna ek olarak, dersimlileri türkleştirme(daha doğrusu o dönemki genel kanı olan özleştirme) ideali çerçevesinde şehirlerine göç ettirme gibi tertipler de yapıldı. ve mevzu dersim yasası itibarıyla da iyice alevlenmeye başladı.
burada salt devleti suçlu gösterip feodalizme övgüler dizmeye kalkmak akıl tutulmasıdır. dersim meselesi kompleks bir meseledir ve devlete fatura kesilirken feodalizmden methiyelerle bahsetmek ancak feodal kalıntıların emaresidir.
dersimin kültürel değerleri; dili, inanışı, geleneği elbette korunarak daha uzlaşmacı bir yaklaşımla bu mesele çözülmeye çalışılabilir miydi? muhtemelen şı konjonktürde akla yatkındır ama zaten cumhuriyetin en büyük çıkmazlarından biri olan uluslaşma davası bu meselenin de tetikçi sebeplerinden biri olmuştur.
lakin henüz uluslaşma emelleri ortada yokken dahi bölgenin kimi aşiretleri feodal ayaklanmalarda başı çekmiştir; seyit rızalar, baytar nuriler vs.
bu noktada yeni cumhuriyetin yaklaşım tarzı kadar bu feodal beylerin durumu da irdelenmelidir.
dersim bir tarafa övgüler, diğer tarafa nefretler sunulacak mesele değil.