şubat kışı, ölüyoruz. ama evde değiliz, sokaktayız. ümraniye'den kadıköy'e, kadıköy'den üsküdar'a yürüyüşümüz bir geceyi tamamlamamış. cepte bir lira yok, ne bok yediğimizi biz de bilmiyoruz ama yürüyoruz işte. ezan sesini duyunca dank etti kafama, döndüm yanımdaki arkadaşıma dedim sabah namazı kılıyoruz. lan, dedi. sen dinsiz değil miydin? dedim tatava yapma, gel işte gidiyoruz. sahildeki camii'ye girdik. herkes nasıl kılıyorsa biz de ritüeli o şekilde tamamladık. ben önümdeki adamdan bakıyorum, arkadaşım arkamda bana bakarak kılıyor. hacı da dayıyor vaazı. dinlemekten mayhoş oluyoruz oturduğumuz desenli halıda. ayaklarımın ısındığını hissediyorum mutlu oluyorum, ortam çok sıcak. insanlar bir çıkar beklemeden evlerinden çıkmış camiiye gelmiş. bir de kalabalık sorma, gördüğüm manzarayla dumura uğruyorum. aklıma küçüklüğümde babamla ramazan ayında sahun vakti star tv'de izlediğimiz hz.yusuf un dizisi geliyor. o odanın sıcaklığını buluyorum orada.
dünyanın bir ucunda, bazı coğrafyalarda ezilenlerin sesidir. öyle de kalacaktır.
edit: ateist oldum
edit2: ateist olma sebeplerimin götüne koyayım çok afedersiniz. gençliği bitirdiniz lan