john maynard keynes den nefretimin 20 sebebi

entry6 galeri
    5.
  1. "18.
    oktu ve saplanmıştı
    bu yeterli demiştim içimden
    oku bir bendim gören saplıyken
    sırf bu yüzden saplandığı yere boşverdim
    görmüşlüğüm sadaka takırdayan bir oku değildi elbet
    değildi bu havada asılı bir ok zenon'a nazire
    ne de cengizvari bir oktu tehditkâr yayda gergin
    gördümse haber aldığım bir yerden savrularak
    haber beklediğim yere saplanan oku gördüm.

    okun dedikodusuyla meşgul edilmek kimisini mest etti
    kimisi homurdandı alamadı kendini tartışmaktan
    ileri geri
    iddia makamı gibi duran evet efendimciler
    hep bir ağızdan olacağı buydu
    diyorlardı ki ok yerini buldu ellerine sağlık
    ellerinde biz saplasaydık buraya saplamazdık
    tezinin serzenişli dilekçesiyle gezenler
    davaya müdahil kabul edilmişlerdi ama
    şehrin taş basaklı merdivenlerle çevrili meydanında
    kimin oturtulacağı merak konusu olan
    sanık sandalyesi inanın bomboştu
    ben şehrin dışına kaçmıştım
    benim gıyabımda görülüyordu dava
    marifetin hasının bende kabul edildiği
    bir mevsimdeydik galiba

    benimse görmekten ibaretti benim marifetim
    süratle kaçışım şehirden değildi
    vay sen misin oku gören saplanmış vaziyette
    kimmiş gördüm diyor diyerek ele geçirmek için
    arıyor beni bir hortlak sandviç satılan mekânlarda
    alt ve üst geçitlerde
    beni arayan hortlağın aklına memlekete uğramak
    mutlaka gelecektir gelsin
    arıyor demem yoksa
    öpeni öpülenden ayıran çizgiye ayak basmaksızın
    iştira hakkı elindeymiş gibi ülkeyi uçtan uca
    derbeder gezinen kim olursa
    çok güzeldir geçtiyseniz görmüşsünüzdür bizim oralar
    havası suyu merhabası ne bileyim bambaşka
    dudak büküp nesi var havasından
    suyundan merhabasından başka sizin oraların
    diyenlere açıklayabilirim
    öpen öpendir bizim tarafta budur oraları bizim taraf yapan da
    öpüldüyse hiç şaşmaz öpülen öpüldüğüyle kalacaktır
    dört unsurun dördü de ilk bakışta fark edilir tek yapıda.

    hortlak bizim memlekete uğramaz olur mu
    güruh halinde gelmiştiler bir keresinde
    etrafa baktılar ben küçüktüm o zaman
    ben küçüğüm diye farkın ne olduğunu bilmem sandılar
    benim ben olabileceğim ihtimali üzerinde hiç durmadılar
    adını bilselerdi bari neyi nasıl sandıklarının
    ay bayılacağım deyip gölgesine oturdukları sancağın
    -onların hortlaklıkları da işte bu kadar-
    çarşıya kim tarafından dikildiğini bilselerdi
    ne olurdu
    hiç
    yazılandan ne eksik olur yeğenim ne fazla
    gizliden gizliye öpüşler kimden hangi gözden gizleniyor
    aldığımız haberlere göre zehrin
    öpülen yerde saplı kalan gizli oku
    et yarılıp din günü yuvasından fırlatılacakmış."
    1 ...