sözlük yazarlarının itirafları

entry163187 galeri ses32
    97398.
  1. geçmiş ne kadar güzel şey...
    bazı zaman geçmişte yaşadıklarımı kurcalıyorum da, en kötü günler bile gülümsetmeye yetiyor yüzümü.
    en iğrenç şeyler bile sevimli gelebiliyor bazen. çünkü bunlar bir daha asla ve asla geri gelmeyecek, benim gibi.

    bizim okulda öznur isimli bir kız vardı. onu diğer arkadaşlarından farklı kılan çirkin olmasıydı. esasen gerçekten iğrenç bir sıfata sahip bir kız değildi ancak bakmazdı kendisine. ne biliyim kaşlarını almazdı; kapkara upuzun saçları vardı, kalın kaşları. ses tonu dinlendirirdi insanı. o okuldaki tüm erkekler ya kardeşi ya ablası ya da erkeklerden biri olarak görürlerdi öznuru.

    öznur da bilirdi kimsenin onu beğenmediğini. beğenilmek istemeyecek kadar asil bir kızdı aslında.
    herkes sevgilisi ya da kırığı ile telefonlarda saçma sapan sohbetler ederken o kemal tahir okurdu, tutunamayanlar'ı elinde gezdirirdi.
    elleri boş kalmazdı. manikürsüz, ojesiz elleri...

    öznurla garip bir ilişkim vardı benim. konuşmazdı, sadece gülümserdi. aylarca bana sabahları günaydın dediğini hiç duymadım. herkese günaydın derdi, bana gülerdi.
    olur olmadık zamanda öznur'un beni izlediğini yakalardım. ben de onu izlerdim. hani resim sanatında perspektif denen bir şey vardır ya. öznur bazı zaman güzel bazı zaman çirkin görünürdü gözüme.
    alt katlarda karanlık bir derslik vardı, orada öznur gayet güzel gözükürdü. sabah derslerinde nedense bakmak gelmezdi içimden ona.

    kimsenin dikkatini çekmezdi ama ben onun vücuduna bakardım. kalçalarına, göğüslerine.... genelde bol giyinirdi öznur. dar pantolonlarla ya da gömlekle geldiğini hiç görmedim. paspal değildi, dedim ya bakmazdı kendisine. ama çok güzel kokardı öznur. hem çok...

    hep izlerdim onu. kimsenin farkına varamadığı bir cevherdi o. iyi biriydi, vücudu güzeldi, kibirli değildi ama çirkindi... çirkin olmak sanki ona yakışıyordu. çoğu arkadaşının ona telkinler yağdırdığını işitirdim bazen. ruj sür vs...

    yine o karanlık sınıfta oturuyorduk bir gün. derslik listesi değişmişti tabi biz oraya gittiğimizde başka bir katta ders çoktan başlamıştı bile. öznur ve ben... iki salak bizden hariç 40 kişiyi derse bekliyorduk.

    aylardır sadece gülümseyen bu kız yanıma geldi. onca sıranın boş olduğu anda hem de.
    o sözünü hiç unutmam. ''sana bakıp gülümsemek mutlu ediyor beni''.

    ben ise hiçbir şey hissetmiyordum. sadece merak ediyordum, o bol kazağın altındaki salınan göğüsleri. kalçaları...
    önce düşündüm, öznurla beraber olsam tüm sınıfta ve arkadaş grubunda alay konusu olacaktım. öte yandan öznur'la birlikte olmak istiyordum. öznur öyle kullanıp atmak istediğim bir kız değildi. ona gerçekten saygı duyuyordum, ama bir yandan da onun sevişiyor olduğumu da hayal ettiğim oluyordu. çünkü ben bir insanım. her insan hem sever hem de... neyse.

    günlerce, haftalarca öznurla sanattan edebiyata, memleket meselelerinden dine, diyanete kadar her konuda tartıştık ettik. öznur gerçekten entelektüel birikimi olan bir kızdı.
    sonra bir gün evime misafir olmuştu. yedik içtik... yine sohbet... öznur beni tanrı'ya inandırabileceğini sanan her inançlıdan sadece biriydi. ama olmadı...

    o akşam ''artık tanrı'yı ispatlamaya çalışmayı bırak, senin ispatlamana muhtaç ise inanmanın bir anlamı olmamalı'' dediğimde yüzüme uzun uzun baktı ve yine gülümsemeye başladı...

    sonra ona neden çirkin olduğunu sordum. neden çirkinsin sen?
    anlattı. çok şeyler anlattı hem de.
    hayatına hiç kimsenin girmediğini, çocukluktan bu yana hiç bir erkeğin ilgisini çekmeyen bir tip olduğunu açık açık anlattı. kendisiyle çok da barışık olmayan ama konumunu kabullenen bir kızdı öznur. en azından neden beğenilmiyorum diye bunalıma giren bir kişiliksiz değildi.

    sonra sonra sonra...

    yatağımda bulduk kendimizi. öznur o kadar güzel sevişiyordu ki, o kadar güzel sevişiyordu ki! anlatamam. sanıyorum 22 yıllık pas geçilmenin, görmezden gelinmenin işte öyle sıradan bir kız olmanın acısını o gece benim yatağımda benim koynumda çıkardı.

    ilkten öpüşmeyi bilmediği için hızlı hızlı nefes alarak yaklaşmaya çalışıyordu bana. önce nefesini kontrol etmesini sonra da yavaş hareket etmesini öğrettim ona. dilini nasıl kullanması gerektiğini. sonra da dokunmayı...
    ve en sonunda nasıl davranmak istediği konusunda özgür olduğunu hatta canımı yakabileceğini de söyledim. (tabi ki sırtımda tırnak izleri, hem de manikürsüz tırnaklar...)

    öznur'un kontrolsüzce emdiği boynum yüzünden tam 2 vize sınavına gidemedim. çünkü o morluğu geçirecek bir ilaç üretilmemişti. ona sınırsızca davranma imkanı sunan bendim. dilediğini yapmak da özgürdü. feci halde moraracağını bildiğim halde onu geri çekmedim.

    öznur ilk defa bir dişi olduğunu hissediyordu koynumda. ne kadar iyi insanım. kendimi ara ara bu yüzden seviyorum.

    sonra daha sonraları bu ilişki tam 3 yıl boyunca devam ettti, öznur yine eskisi gibi beni gördüğünde gülümseyen kız olarak rol yapmaya devam etti. hiçbir zaman el ele tutuşmadık, biz sevgili olmadık.
    çünkü ne o ne de ben sevgili aramıyorduk, fucky budy'de aramıyorduk.
    aradığımız şey o kadar anlamsızdı ki.
    ben öznur'u öznur olduğu için arıyordum, o da bir kadın oluşunu doğrulamanın yollarını.

    3 yıl boyunca gizli kapaklı olmasa da asla kimseye çaktırmadan devam eden bu garip ilişkinin meyveleri ise öznur'un tam 3 defa kürtaj olması ile sonuçlandı...

    sonuç; şimdi herkes haddinden fazla yabancı...
    4 ...