din ve maneviyat bizi depresif yapıyor

entry1 galeri
    1.
  1. Şimdiye kadar, çalışmalar daima dini ve manevi inançların, kişiyi depresyona karşı güçlendirdiği ve daha sağlıklı olmayla ilişkili olduğu tezini az çok savunur nitelikteydi. Din ve maneviyatın, hayatın çılgınlıklarıyla yüzleşen herkesin ruh halini koruduğu düşüncesi, (kendileri de özellikle dindar olarak olarak bilinmeyen) psikiyatrlar arasında yaygın bir kanıdır.

    Fakat bireylerin bir yıl boyunca takip edildiği uzun bir çalışma, dini inançlarla depresyon arasında zıt bir ilişki olduğunu gösterdi. Dinin ve yine herhangi resmi bir dinle ilişkisi olmayan maneviyatın, depresyondaki bir insanın depresyondan çıkmasına yardımcı olmadığı, hatta tetikleyici bir faktör bile olabileceği görüldü.

    Bir kaç farklı bölgede yürütülen bu çalışmanın anahtar bulgularından birisi, hayatın ruhani algılanışı şiddetli depresyona zemin hazırlar. Özellikle ingiltere'de, katılımcılardan maneviyata önem verenler, laik olanlara göre üç kez daha fazla depresyon dönemi yaşamaya meyilliydi.

    Bu sonuçlar şaşırtıcıdır çünkü daha önceki çalışmalar dindar insanların alışkanlıkları ve daha iyi bir ruh sağlığına yardım eden yaşam biçimleri olduğunu göstermişti. Böylece, diğerleri arasında uyuşturucu ve alkol kullanımına daha az meyilli olacaktılar.

    Londra Ünivesitesi'nden Michael King'in liderlik ettiği bir ekip tarafından “Majör depresyon faktörlerinin oluşumunda belirleyici unsur olarak manevi ve dini inançlar: Uluslararası ileriye dönük bir araştırma” başlığı altında, depresyon ve dini ve manevi inançlar arasında derin bir bağlantı keşfedildi. Yedi farklı ülkede, pratisyen hekimler tarafından takip edilen 8.000 den fazla hasta altıncı ve onikinci ay sonunda muayene edildi. ilgili merkezler ingiltere, ispanya, Slovenya, Estonya, Hollanda, Portekiz ve Şili'nin yüksek sosyo-ekonomik çeşitlilik gösteren kent merkezleri ve kırsal kesimleriydi.

    Çalışma, psikiyatrinin en saygın akademik dergisi olan “Psychological Medicine – Psikolojik Tıp” dergisinde yayımlandı. Bu çalışma bir kaç Şili ve Avrupa üniversitesinden araştırmacılar tarafından yürütüldü.

    Çalışma, din kavramını, mabede, camiye, kiliseye ya da sinagoga gitmeyi içeren inancın uygulanması olarak tanımlıyor. Maneviyata önem vermek ise, resmi bir dini takip etmemek ama inançları ya da manevi deneyimleri olmak olarak tanımlandı. Bir örnek vermek gerekirse bu, hayatına etki edebilecek kendisi dışında bir güce ve kuvvete inanan birisi anlamına geliyor.

    Manevi bir hayatı ya da dinsel inançları olan kişiler, daha gerçekçi bir yaşam tarzı olanlara oranla depresyondan çok daha yoğun bir şekilde etkilendiler. Bununla birlikte bu bulgular ülkelere göre değişkenlik gösteriyor; ingiltere'deki manevi bir yaşam tarzı olan bireylerin, majör depresyonun etkilerine karşı daha savunmasız oldukları görüldü.

    Tüm ülkelerde çalışmanın başlangıcında dini ve manevi inanç ne kadar güçlüyse, muhtemel depresyon riski de o kadar yüksekti.

    Sonuçlar ülkelere göre farklılık gösterse de, dini temellere göre yaşam tarzıyla majör depresyon arasındaki ilişki açısından bakıldığında, sadece iki ülkede (Slovenya ve Hollanda'da) hayata dini pencereden bakmanın faydasına dair çok küçük bir kanıt dışında, maneviyatın her hangi bir koruma sağlayabileceği görülmedi.

    12 ay boyunca depresyonun etkisi, inanç her ne olursa olsun benzer oranlardaydı (Katolikler %9,8, Protestanlar %10,9 Diğer dinler %11,5 belli bir dini olmayanlar %10,8).

    En güçlü dini ya da manevi inançları olan katılımcılar, 12 ay boyunca majör depresyona iki kat daha meyilliydiler.

    Yine de, dini, manevi ya da seküler hayat anlayışı nispeten bir çok insana kök salmış görünüyor. Çalışma sırasında katılımcıların sadece çeyreğinden biraz fazlası görüşünü değiştirdi. Bu değişim, daha dindar bir yolu seçenlerde daha yüksek bir depresyon riskine eşlik ederken, daha seküler bir yolu tercih eden bireylerde risk azaldı.

    Depresyon gibi yaygın bir mental rahatsızlığa doğru ilerleyen insanlar, acılarını azaltmak için “gerçeği arama”ya eğilimli oluyorlar. Daha önceki çalışma bu yüzden kırılgan ruh sağlığıyla dini veya manevi düşünce arasında bir bağ kurabilmişti.

    Gerçek şu ki, ilgili çalışmanın yazarları, dini ve manevi bakış açısına sahip katılımcıları bir yıl takip ettiler ve bu katılımcılar mutlu bir birey olarak güçlenmekten çok, daha ziyade güç kaybettiler.

    Daha önceki çalışmalar dinin önemli bir olay sırasında ya da sonrasında koruyabilme potansiyeli olduğu sonucunu vermişti ama bu konuda herhangi bir kanıt sunmamıştı.

    Çalışmamızın yazarları onları, seküler görüşe karşı dini ya da manevi görüşe sahip olmanın, majör depresyon için zemin hazırladığı sonucuna doğru çekiyor. Daha önce de söylendiği gibi, bu inançlar ve ibadetler kritik olaylarla başedebilmek için şok emici olarak kullanılmıyor.

    Fakat yazarlar birbirinden farklı olan ve diğer araştırmacılar tarafından elde edilen çok çeşitli sonuçların farkında olduklarını ve bunun nihai bir sonuca ulaşmayı zor hale getirdiğini söylüyorlar. Bununla birlikte eğer tüm bunların ışığında kesin bir şey söylememiz gerekirse, din/maneviyat ve psikolojik sağlık arasındaki ilişki muhtemelen çok düşük ya da hiç bağ yok.

    Tüm bunlardan sonra yazarlar diyor ki, eğer dini inancın akıl sağlığı üzerine olumlu bir etkisi varsa, bunun daha çok çalışmayla tespit edilmesi gerekir.

    Yeni Çağ hareketinin ve diğer geleneksel olmayan inançların hızla yükselmesi ve belkide diğer alternatif inançların kabulü belli bazı batılı sağlık sistemlerinde bir büyüme anlamını yansıtabilir. Çünkü aynı zamanda daha geleneksel dinler çok büyük bir taban kaybettiler.

    “British Journal of Psychiatry- Britanya Psikiyatri Dergisi”nde yayınlanan ve Michael King ve Paul Bebbington'ın ekibi tarafından yürütülen bir çalışma, maneviyata önem veren insanların manevi ya da dindar olmayanlara göre daha çok madde kullandığı ya da bağımlılık sahibi olduğu sonucunu verdi. Araştırmalarına göre bu insanlar aynı zamanda daha yüksek bir genel anksiyete, fobi ve nevroz oranına sahiptiler.

    Profesör Michael King tüm bu çalışmaların bulgularını “dinden bağımsız olarak maneviyat, psikolojik kırılganlığa yol açması en muhtemel unsurdur” diyerek özetliyor.

    Bu çalışmaya bakarak denilebilir ki, bir çok insan cevabı gökyüzünde ararken, daha az dindar ve manevi olanlar onu çoktan bulmuş görünüyor.

    Dr. Raj Persaud ve Dr. Peter Bruggen

    not: çeviridir.
    Çevirilen Deneme: http://www.huffingtonpost...depression_b_3963728.html
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük