naima tarihinden aktardığım aşağıdaki anekdot bilinmeden anlaşılması zor bir tutumdur. anekdot günümüz diline uyarlanmıştır. parantez içindeki ifadeler bana aittir:
"Ma'nzade nakleder ki, (....) dünyaya rağbet etmemekle ve dine bağlılıkla meşhur öyle riyakarlar gördüm ki; (...) dinen uygunsuzluğu kesin olmayan şeylerden bile uzak durma perdesine gizlenip, dinen yasak olanları işlerler (...) hatta zenginlerinden biri ki ulemanın nam salmışlarından biri idi, bıyıklarını traş ederdi (şimdiki badem bıyık) ve her halinin peygamberin sünnetine uygun olduğunu gösterme davasında idi. Görünüşte evlatlık niyetine terbiye ettiği genç bir hizmetkarı vardı (eşcinsel ilişkide bulunduğu oğlan). Şalvarına ipek bağcık yaptırmıştı. Sözü geçen kişi bu oğlanla buluştuğunda (eşcinsel ilişki kurmak için yaklaştığında), "Bu kumaşı gider. Vücuduma dokunursa yok yere günahkar oluruz" demiş. Böyleleri kötü işleri görmezden gelirler ama tütün içmek, ipek giymek, bıyık kırk(ma)mak, dervişlerin semasını izlemek bunlara göre suçtur. Ma'nzade sözü geçen şahısa yakın olduğu ve gizlisini bildiği için, bir gün "Behey efendi, nefsani lezzetlerden olan cümle suçları işleyip, küçük sakıncalardan çekinir görünürsünüz. Sebebi nedir?" diye sorar. Aziz (!) der ki "Beyim sen gayet ahmakmışsın. insan bir haram işlediği zaman, bu günaha karşılık ya mal ediniyor, ya nefsani veya cismani bir lezzet buluyor olmalı ki boşa günaha girmemiş olsun. Altın, gümüş yemek takımları kullanmakta, ipek giymekte, tütün içmekte, şarkı dinlemekte ve buna benzer şeylerde ne lezzet vardır? Akıllı kişi odur ki, bu gibi lezzeti az şeyleri terk eder veya görünüşte inkar eder ve hatta bunların yasaklanması konusunda taassup ederek halkın ahmaklarını iyi bir halde olduğuna inandırır. Gizlisini bilen yakınlarıyla birlikte, dinen uygunsuzluğu kesin olmayan şeylerden bile uzak durma perdesine gizlenip, dünyevi işlerle uğraşmaya ve nefsani lezzetlere dalmaya bir mani yok. Böylece cahillerin kötü zanlarından kurtulmuş olur" diyerek beni susturdu diye naklederdi."