saat 11.30 civarlarında dersten çıkıp birkaç işimi hallettikten sonra güzel havayı fırsat bilerek odtü stadyumuna geçtim bugün arkadaşlarımla. laf lafı açtı, muhabbet ettik ondan bundan. çimlerde bir grup dikkatimizi çekti. şerit çekiyorlardı çime. anladım ki akşam mumlarla bir isim yazıp söz konusu şahsı anacaklar. usul böyledir, ben de birkaç tanesine katıldığım için biliyorum. hugo chavez öldüğünde gruba bizzat yardım edenlerden biri de bendim mesela. her ne ise. aramızdan bir arkadaşı gönüllü olarak seçip gruba kimin anılacağını sormak üzere gönderdik. ali ismail korkmaz anılacakmış. sebebi de arkadaşlarımdan birinin söylediği üzere bugün ali'nin doğum günü olması imiş.
günün geri kalanının büyük kısmını uykuyla geçirdiğim için aklımdan çıkmış tabii. yoksa ben de gitmeyi düşünüyordum aklıma gelseydi. aklım tamamen bulanık, pek az şey düşünür halde uyandım, kendime yiyecek bir şeyler hazırlamak üzere kat mutfağına geçtim. ocak başında biraz vakit geçirince sıkıldım. çalan şarkı tam da kiss in taksim square idi, gezi parkı döneminde yapılan ve sağlam bir eleştiri olarak değerlendirilebilecek bir şarkı. gâvur, gâvur diyorlar ya dış devletlere; bizim hırsızlar dilsiz şeytanı oynarken gâvur susmuyor işte. her ne ise, konumuz bu değil. tam da şarkının ortalarında iken, -yani, tam da rte'ye edilen küfürleri dinlerken- sıkılmış olmanın verdiği başıboşlukla kafamı çevirdim pencereden dışarı. 5. kattayım ben. devrim stadyumu görünür bizim yurdun 5. katından. çok güzel de bir manzarası vardır. tesadüf eseri çalan gezi parkı şarkısı eşliğinde gördüğüm şey, tamamen aklımdan çıkmış olan "ali" yazısıydı. mumların yaydığı ışıklar eşliğinde yazılmış kocaman ali yazısı karşısında yer eden, stadın tribün kısmındaki kalabalık da tepkisiz izliyordu manzarayı, tıpkı benim gibi. çalan şarkının da etkisiyle o anda cız etti içim, kalbim sıkıştı, gözlerim yaşardı, ağlamaklı oldum 19'unda gözünün yaşına bakmadan öldürülen ali'yi düşünerek.
doğum günün kutlu olsun çocuk, hep yaşın 19 kalacak senin.. ışıklar içinde yat.