görevi sivil halkı korumak olduğu halde, protetocu gruplara yönelik müdahalelerde birincil görevi sivil insanların hayatlarını ve mallarını korumak olduğu halde bir çocuğun kafasına nişan alarak ateş eden polis tarafından katledilmiş(artık o her kimse) çocuk. eğer bu olay istem dışı gelişmişse taksirle adam öldürülmüş olur, bilerek ve isteyerek gelişmişse kasten adam öldürülmüş olur. ama bu olayı çeşitli sebepler ve bağlantılarla başkalarına yıkmak bana tuhaf ve anlamsız geliyor. anlamsız olduğu kadar da yanlış. bunu iki şekilde yapıyor insanlar:
1. kesim, tüm bu olayların sorumlusu olarak başbakanı gösteriyor. arkasında yatan sebep de belli, bazı demokratik hakları çiğneyerek halkı sokaklara döken en başta başbakanın kendisi. yani başbakan böyle davranmasaydı halkın bir kısmı sokaklara dökülmeyecekti. öte yandan polis teşkilatını kendisine sadık insanlarla doldurarak polisi hükümetten tarafa duruş sergilemeye zorlayan, bir yandan da onları halka karşı kışkırtan, eli kanlı adamları "kahraman" ilan eden de başbakanın kendisi. dolayısıyla bunun en baştaki sorumlusu ve daha da önemlisi, berkinin katili başbakandır diyenler var.
2. kesim ise olaya zıt yönden yaklaşıyor. onlar da diyor ki, en başta sokaklara dökülen insanların istekleri meşru istekler değildi. kendi kişisel çıkarlarına yönelik konularda bir tepki göstermek için toplanmışlardı. öte yandan, öyle olsun olmasın, bu insanlar eylemleri çığırından çıkararak, eylemleri haddinden ileri götürerek ve demokratik bir şeklin dışına çıkararak polisleri kışkırttılar ve böyle bir sonuca sebep oldular. ve onlar da yine diyorlar ki, berkinin katili gezi eylemcileridir.
her iki düşüncenin de hukuken ve hakkaniyet açısından mantıklı ve tutarlı olmadığını söylemeye bilmiyorum gerek var mı? ama yine de dilim döndüğünce anlatayım neden mantıksız bir sonuca ulaştıklarını. öncelikle belirteyim ki her iki tarafın da mantıklı bir çıkış noktası var. 1. grup başbakanın anti-demokratik, sert tutumunu dile getiriyor. diğer kesim ise protestocuların, diğer insanların mal ve can güvenliklerini tehdit eder boyuta gelmelerini eleştiriyor. her ikisi de mantıklı. iyi güzel de, burada işlenen bir fiil var ve bunun sorumluları var değil mi? nasıl oluyor da berkin elvanın ölümünü, kusura bakmayın ama böyle dandik sebep-sonuç ilişkileri sonucunda başbakanın ya da gezi eylemcilerinin üzerine yıkabiliyorsunuz? bakın sorumlu tutmaktan bahsetmiyorum, direk bu insanları katil ilan ediyorsunuz siz. ve bunu da kafanıza estiği şekilde yapıyorsunuz. yoksa berkin elvanın ölümünde sorumluluk yükleyebileceğimiz pek çok kişi, kurum var. ama katil ilan etmek? orası biraz tuhaf.
ayrıca ben bu durumun bir ikiyüzlülük yarattığına da inanıyorum. siz bir çocuğun ölümünü, katledilmesini kendi davanız için kaldırım taşı haline getirmeye çalışıyorsunuz. ya başbakana nefretinizi kusmak için bir alet olarak kullanıyorsunuz, veya protestoculara. ben arada çok büyük farklar göremiyorum.her ikisi de rezil bir uğraşı.
öte yandan asıl önemli olanın, asıl katilin gündemden düşmesine sebep oluyorsunuz. asıl katil, bu çocuğu o silahla vuran ya da vuranlardır. bu tarz olayların gezi eylemleri boyunca pek çok kez yaşandığını da hesaba katacak olursak, bu olayın münferit bir vaka olduğunu söyleyemeyeceğimiz çok açık. belli ki polis teşkilatının çok ciddi hataları ve eksiklikleri var. belli ki bizim polisimiz, elindeki silahın halkın canı ve malını korumak üzere kendisine emanet edildiğinin farkında değil. hatırlar mısınız, eylemlerde protestocunun birisi "bizim vergilerimizle alıyorsunuz o maaşı" diyerek polislere sitem etmişti. sonra da polislerden birisi bir miktar para çıkarıp "al senin bana hayrın olsa olsa bu kadardır" diyerek parayı o adama vermişti. işte sıkıntının temelini oluşturan nokta da burası zaten. biz sadece bu insanların maaşlarını mı ödüyoruz vergilerimizle? sadece bu kadar mı? bir düşünün bakalım, elinizde silah, belinizde cop, arkanızda tomayla istiklalde gezebiliyor musunuz normal bir vatandaş olarak? tutup da toplumsal bir olay olduğunda, bir arbede çıktığında tanımadığınız insanlara biber gazı sıkabiliyor musunuz? havaya bir iki el ateş edebiliyor musunuz?
biz polislere bu hakları veriyoruz. normalde elinde silahla etrafta dolaşana mafya deriz, terörist deriz, en hafif olarak maganda deriz. ama biz bu insanlara polis diyoruz. çünkü onlar bizim yetki verdiğimiz, bizi korumaları için gerekli teçhizatla donattığımız profesyonellerdir. onların bizim malımızı ve canımızı koruyabilmeleri için, suçluları etkisiz hale getirip yargının eline teslim edebilmesi için gerekli olan yetkiyi ve ayrıcalığı veririz onlara.
peki bakın bakalım, polisin gezi eylemlerinde içinde bulunduğu tutum bununla açıklanabilir mi? bir çocuk vuruluyor polis tarafından. hem de başından. daha niceleri ölüyor, yaralanıyor ya da ucuz atlatıyor bu türden saldırıları. ve bir kesim bunu savunmaya kalkıyor "yahu kardeşim siz de olsanız aynısını yapardınız" diyerek ya da "canına tak ettirmişsiniz adamların" diyerek. böyle bir kafa yapısı olabilir mi? bu insanların işi bu. bu gibi durumlar için eğitim alıyorlar. biz onlar da bizim gibi davransın diye vermiyoruz ellerine silahı. ona bakılırsa ben bir doktor da değilim. dolayısıyla kalbi durmuş bir insana nasıl müdahale edeceğimi bilemeyebilirim. veya cerrahi operasyonları nasıl yapacağımı bilemem. ama ben bilemem diye, ne yapacağını bilemeyip bütün hastalarının ölümüne sebep olan bir cerrahı da "ben olsam ben de kurtaramazdım" diyerek haklı çıkaramam.
toplum olarak meseleleri ne zaman aklı selimle çözmesini öğreneceğiz bilmiyorum. ama bu büyük bir sıkıntı. bu kafa yapısı öyle tehlikeli ki, bir asır önce işlenen bir suçtan dolayı o olaydan haberi bile olmayan bugünün insanlarını yargılatabilir size. asıl katili bir kenara bırakıp, asıl suçluları, ve sorumluları bırakıp binlerce km ötedeki hayali düşmanlarınızı sorgulatabilir. aman diyeyim. uzak durun.