sözlük yazarlarının hayatlarında beklenmeyen, dumur eden gelişmelerdir.
askere gideceğim tarihi bilmiyordum, 1 sene muayene kaçağıydım. sürekli sallıyordum. "şubatta giderim, mayıs'ta giderim, ağustos, kasım.." derken 1 seneyi geçirdik böyle. lakin ağustosta bu kez kesin gidiyorum dedim, hemen alacaklarını tahmin edemediğim için mayıs'ın sonunda muayene olmaya gittim. hala durumdan haberim yok. neyse girdim şubeye, sıra aldım, muayene oldum (muayene dediğim boyumu ve kilomu ölçtüm). formlar dolduruldu imzalar atıldı v.s..
kağıtlar memur bayana uzatıldı.
- askerde kardeşin var mı?
+ yok.
- şehit, gazi yakının var mı?
+ yok.
- sol gözünü kapatabiliyor musun?
+ evet.
- komando olmak istiyor musun?
+ (o benim elimde olmayan bişey tabi bir de erkeklik yapacağız ya..) Olurum!
- evet mi hayır mı?
+ evet.
ablamız bilgisayara girer bişeyler yazar, çizer..
+ ağustosta gidiyorum di mi?
- 2 gün yol izni veriyoruz, çarşamba günü teslim olman gerekir. manisa merkez batı kışla karşıdKi ABLAYA git yol paranı versin. adres yazıyor zarfın üstünde. (sevk kağıdı uzatılır)
+ nasıl yaa !+%/,#?
hayatımda kaynar suların baştan aşağı dökülmesi deyimini ilk kez yaşadım. işin kötü yanı hayallerim vardı, gitmeden önce tatile çıkacaktım kız arkadaşımla. iş yerinde çalıştım, ertesi gün askere gittim. şaka gibi. kendimi o psikolojiye hazırlayamadım bile. hele o uzun saçların kesilme anı yok mu! ölmek istedim adeta. kışlaya girdiğimde mal gibiydim. 'ben nerdeyim amk' deyip durdum kendime. geçti gitti neyse ki.
48 beden pantolon, yazın ortasında uzun kollu gömlekler ve paçadan akan ter, o başka hikayenin konusu tabi...
