işgale ilk tepkiler aslında işgal haberinin alınmasıyla başlamıştır. 14 Mayısta Türk Makamlarına işgal haber verilmiştir. 14 Mayıs gecesi ise Türk Halkı işgal haberlerini duymuş ve valiye bir heyet yollamıştır fakat vali heyeti işgal haberlerine inanmayın bu bir yalan diyerek geri göndermiştir. Bunun üzerine 14 15 Mayıs gecesi izmir Türk halkı, derhal Redd-ı ilhak cemiyetini oluşturarak Bahri Baba Parkının olduğu yerde protestolarda bulundular ayrıca burada işgale direnme ve mücadele kararı verdiler.
izmir'in işgali üzerine, Anadolu'daki teşkilatlar tarafından gerekli hareketlere girişilmiş, Yunan zulmünün artması üzerine, istanbul Basını ve devletlerin siyasî delegeleri sürekli uyarılmaya başlanmıştı. izmir'in işgalinden sonra, izmir'deki Türklere Yunanlılar tarafından yapılan ırza tecavüz, katliam, yağma gibi olaylar ve Yunanlıların Türklere hayat hakkı tanımamaları karşısında, Erzurumdaki Albayrak Gazetesi Müdürü Süleyman Necati, Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Katibi M. Cevat, Erzurum Belediye Başkanı Zahir ve Belediye Meclisi üyesi ile dava vekili, 22 Mayıs 1915'de, istanbul'daki ingiliz, Amerika, Fransa, italya'nın siyasî delegeleri ve Matbuat cemiyetlerine birer telgraf çekmişlerdi. Erzurumlular, Sadrazamlığa ve Hadisat Gazetesine de, bütün hukukî ve insani hususları çiğneyen Yunanlıları protesto eden telgraflar çekerek, istanbul'u uyarmışlar ve Cuma günü yaptıkları toplantıda, Hükümet'ten kesin ve etkili tedbirler almasını istemişlerdi. Ayrıca, "Wilson'a ve Amerikan Kongresi'ne de aynı mealde birer telgraf çekilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa da, 20 Mayıs 1919'da, Sadrazamlığa çektiği telgrafta, Yunan işgali Olayının "Milleti ve Orduyu düşünülemeyecek ve tarif edilemeyecek derecede" içten yaraladığını, millet ve ordunun, varlığına yapılan bu haksız tecavüzü içine sindirmeyeceğini ve kabul etmeyeceğini duyurmuştu. Erzincan Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Derneği, Mustafa Kemal'e ilhak- ı Red'den gelen telgraflar üzerine miting yaptıklarını, itilaf Devletlerine ve Sadrazamlığa telgraflar çektiklerini, yapılan mitinge yirmi bin kişinin katıldığını ve milli mücadele yolundaki çalışmaları dile getirmekteydi. Mustafa Kemal Paşa da, Haziran ayında Sadrazamlık ile bu konuda yazışmalarını sürdürmektedir. 3 Haziran 1919'da, Sadrazamlığa çektiği bir telgrafta, izmir, Manisa, Aydın'ın işgalinden dolayı halkın heyecanlı ve endişeli olduğunu, ulusal bağımsızlık için kendisine her yerden telgraflar çekildiğini, Doğu'daki halkın kendi topraklarının da aynı akıbete uğrayacağından endişe duyarak milli teşkilatlarını kurduklarını, bu bakımdan kendisinin Sadrazamlığı aydınlatmak gereğini duyduğunu belirtmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, izmir'in Yunanlılar tarafından işgali olayına çok üzülmüş, bütün kazalardaki müdafaa-i hukuk ve Redd-i ilhak cemiyetlerine telgraflar çekerek, milletle beraber olduğuna dair kendisi de yemin etmişti. 9 Haziran 1919'da, Ankara'da 20. Kolordu Kumandanlığına, Ankara Vilâyeti ve sancaklarının belediye başkanlıklarına çektiği telgrafta, milli teşkilatın her tarafta "canlı ve birleşen bir hal almasının" şart olduğunu belirtirken, Erzurum'daki 15. Kolordu Kumandanlığına, Trabzon Vilâyeti ve sancaklarının belediye başkanlıklarına da çektiği telgrafta aynı hususları yinelemiştir. Mustafa Kemal Paşa Müdafaa-i Hukuk-i Milliye ve Redd-i ilhak cemiyetlerine gönderdiği genelgede milletin içerisinde var olan vatanı müdafaa duygusuna sahip olduğunu ve milletin kurtuluşu için milletle beraber hareket edip onlara sonuna kadar bağlı kalacağına söz vermiştir. Mustafa Kemal Paşaya milletin kurtarılması gerektiği telgrafları çekilmekte ve Mustafa Kemal Paşa tek tek telgraflara cevap vermekteydi. Artık halkın umudu Mustafa Kemal Paşa idi. Anadolu'nun çeşitli yerlerinden izmir'in işgalinden dolayı duyulan üzüntüyü dile getiren çok sayıda telgraf, devamlı olarak, Havza'da 9. Ordu Müfettişi olan Mustafa Kemal Paşa'ya gönderilmekteydi.
Bu telgrafların, sine-i milletten çıkmış olan ve milletin bir ferdi olarak vatanı için çalışacağını, hayatını bağımsızlık uğruna adadığını belirten, bunun için her yerde mitingler yapılarak işgalin lanetlenmesini ve milli cemiyetler kurulmasını öğütleyen Mustafa Kemal Paşa'ya gelmesinin nedeni, Türk Halkının ona ne derece yürekten ve inançla bağlı olduğunu göstermektedir. Nitekim Anafartalar'da ve Osmanlı imparatorluğu'nun çeşitli bölgelerindeki başarıları ile gözleri kendi üzerine çeken Mustafa Kemal Paşa, Türk Halkına verdiği sözü yerine getirmiştir. Mustafa Kemal Paşanın bu direktifleri zerine Anadolunun her yerinde mitingler yapılmaktaydı.
Şüphesiz ki Yunanlıların izmiri işgali ve burada Türk Halkına yaptıkları kötülükler milli birliğin hızlı bir şekilde bir araya gelmesini sağlamıştır. izmirde organize bir direniş olmamasına rağmen Hasan Tahsinin tek kurşununa Yunanlılar Hükümet Konağına, Kışla' ya, evlere, kahvehanelere ateş açarak cevap vermiştir. istanbul Hükümetinin bu uygulamalar karşısında sessiz kalması güçsüzlüğünü göstermiş ve yeni bir güç olması gerektiği ortaya konulmuştur. Bu güç ise kuva-yı milliye olacaktır. 19 Mayıs 1919da Fatihte ve 23 Mayıs 1919da Sultanahmette iki büyük miting yapıldı. Mitinglerde Halide Edip (Adıvar), Nakiye Hanım, Selim Sırrı (Tarcan), Sait Bey ve Mehmet Emin (Yurdakul) millî duyguları coşturan ve işgalleri protesto eden konuşmalar yaptılar. işgal güçleri mitingleri yasaklasa da yurdun çeşitli yerlerinde mitingler düzenlenmeye devam edildi. izmirin işgali Türk halkına gelinen durumun ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdi. Bu tehlikeyi gören Türk halkı işgallere karşı direnmenin şart olduğuna inanmış ve Kuva-yı Milliyenin doğmasını sağlamıştır. Mitingler de millî bilincin oluşmasına katkıda bulunmuştur.
Mustafa Kemal Paşa her yerde mitingler düzenlenmesi ve cemiyetlerin kurulmasını istediği gibi, bu oluşumların telgraflarla Sadrazamlığa ve itilaf Devletlerine bildirilmesini istemiştir. Buradaki amaç Türk Halkının işgallere boyun eğmeyeceğini itilaf Devletlerine göstermek ve haklarını geri istemektir. Mustafa Kemal Paşa, itilaf Devletlerinin Türk Halkının haklarını kendi istekleriyle vereceğine inanmamaktadır. Hakları geri alabilmek için savaşılacağının farkındadır. Bu doğrultuda itilaf Devletlerine Türk Halkının hala savaşabileceği imajını ve Mondros Anlaşmasını imzalayan etkisiz kalabileceğini izlenimini vermiştir. itilaf Devletleri istanbul Hükümeti aracılığı ile her istediğini yaptırabileceği sanmaktadır fakat Mustafa Kemal telgrafında halkın kendini savunacağı havasını vermiş ve istanbul Hükümetinin Anadoluda oluşan harekata halkın haklı olduğunu anlayıp halka karşı bir harekata girişilmemesini sağlamayı hedeflemiştir.
Bütün Anadolu, izmir'in işgalinin arkasından bir hafta sonra, Batı Anadolu'nun işgal edilmesi nedeni ile istanbul Hükümetinin olaylar karşısında bir şeyler yapabileceğini ummuş ve Sadrazamlık makamına telgraflar çekmiştir. Bu sıralarda Mustafa Kemal Paşa Samsuna ayak basmamıştı. Samsuna ayak bastıktan sonra Milli Mücadelenin genel hatlarını belirleyecek ve izlenilecek yolu çizecektir. Bu yüzden halkına, bir taraftan mitingler yapmasını, cemiyetler kurmasını, istanbul'a ve itilaf Devletlerine telgraflar çekmesini öğütlerken, diğer taraftan da, istanbul Hükümetine her yerden kendisine gelen telgrafları izah etmekte, halkın düşüncesinin ve hareketlerinin doğru olduğunu, bir an önce vatanın kurtarılması gerektiği, bu yüzden bu hareketlerin benimsenmesi gerektiğini açıklamaktaydı. Halk, Mustafa Kemal Paşanın direktifleri doğrultusunda hareket etmekle, kendi önderini kendisi esasen bulmuştu, ilk başlarda 1919'un Mayıs ve Haziranında, Mustafa Kemal Paşa, halkın heyecanın ve birliğinin sürekli ayakta kalması, böylece milli teşkilatların disipline edilerek, daha büyük teşkilatlanmalara gidilmesinin hesaplarını yapmaktaydı. Bunun sonunda bilinen kongreler yapılacak ve Büyük Millet Meclisi kurulacaktır.