bugünkü yazısında ukalalığın dibine vurmuş ince ince akp'lilerle daşak geçmiştir!
baksan hepsi masumane cümleler ama bana nedense bıyık altından gülüyormuş gibi geldi!
rte'nin almanya ziyareti için o da almanya'daymış.
yazıdan bölümler.
- BAŞBAKAN Erdoğan lobiye girerken, otelin barındaki müzik sisteminde Prince'in ünlü şarkısı "Purple Rain" çalmaya başladı.insan Başbakan girerken Türk Hava Yolları uçaklarındaki ulvi müziği beklediği için Prince beni şaşırtıyor.
- Bakıyorom iPhone, iPad ve küçümsenmeyecek sayıda Samsung kullanılıyor. Anlıyorum ki Türk muhafazakârları teknoloji kullanımında hiç de fena değiller.
- Lobinin hemen girişinde bir adam, Erdoğan tam önüne geldiğinde, sesini yükseltip yazdığı şiiri okumaya başlıyor... Şiir okuyup 3.5 ay hapis yatan bir Başbakana daha güzel jest olabilir mi...
- LOBiDEKi barın kenarına ilişip bir kadeh Riesling ısmarlıyorum ve etrafı gözlemeye devam ediyorum.Tahmin edeceğiniz gibi iğne atsan yere düşmeyecek lobide içki içen tek kişi benim.
- Bir masada Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila'yı görüyorum.Berlin'de yaşayan oğlu ile oturmuş yemek yiyor.Masada bir şişe Güney Afrika Şiraz'ı var.Gözüm içki içmeyi seven Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak'ı arıyor ama lobide göremiyorum.Büyük bir ihtimalle odasına çekilip gözlerden uzak bir kadeh atmayı tercih etmiştir diye düşünüyorum.
- Açık büfe Türk kahvaltı zevkini açıkça gösteriyordu. Buna karşılık bizim kaşarı ve gravyeri andıran peynirler tükenmişti.Kendime geriye kalan keçili ve rokfor tarzı peynirlerden keyifli bir kahvaltı yaptım.En çok ilgi gören yiyeceklerden biri yumurtaydı.
- Kahvaltı salonunda Türkçe hiçbir gazete yoktu. Almanyada Sabah dışında Erdoğanın hoşuna gidecek bir gazete olmadığı için bence yerinde bir karardı.Buna karşılık onun sinirini bozacak bir şey vardı. Salondaki tek ingilizce gazete Wall Street Journaldı.Bu gazeteyi adını vererek eleştirdiği biliniyordu.Dikkat ettim benden başka kimsenin masasında yoktu. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25738812.asp