Şu son dönemde kafamda olanları toparlayıp yazdığım kısa öyküdür. Olumlu olumsuz tüm eleştirilere açığım yazmayı ve okumayı seven dostlarım. Buyurun şu şekildedir ;
Yataktan çıkamıyordum, dışarıda olan soğuğun etkisi ile rüzgarın uğultusu bir olmuş benim yatağa daha da sımsıkı sarılmam için uğraş veriyorlardı. Telefonum susmak bilmiyordu, arka arkaya mesajlar, aramalar. Uyur uyanık bir vaziyette ulan bir günde ne çok hayranım oldu diye geçirdim içimden. Artık saat geç olduğu için, nefsimle girdiğim savaştan galip çıkarak yataktan çıkmayı başardım. Selimmiş arayan, mesajları atan. Ulan Selim beni niye arar ki kaç yıldır görüşmüyoruz biz bu adamla diye düşünürken bir yandan da patatesleri soymaya çalışıyordum. Yine her zamanki gibi patatesin yarısı kabuğu ile feda oluyordu. Biraz evde saçma vakit geçirdikten sonra açtım telefonu, dedim Selim buyur. Abi naber ya diye gayet cıvık bir selamlama ile girdi mevzuya ve beni Emirgan sahilde beklediğini söyledi. Şaşırdım, bir şey demeye, soru sormaya fırsat bulamadan kapattı telefonu. Neyse giyindim gittim, orada iki büklüm olmuş beni bekliyor salak. Yine vaay abi hoş geldin ya tarzı cıvık bir şekilde üzerime atladı, sarıldı, yanaklarımı yaladı. Çünkü buna öpmek dersem, bu uygun olmazdı. Biraz da onun verdiği gaz ile yapmacık muhabbete devam ettim. Ee kardeşim nasılsın, çakı gibisin maşallah hala dedim, bir yandan yanağımdaki ıslaklığı montumun koluna silmekle meşguldüm. Biraz hoş beşten sonra hayırdır Selim dedim beni neden apar topar çağırdın buraya, nedir mevzu dedim. Bunu söylerken koltuklarım kabarmıştı neden bilmiyorum mevzu nedir dediğim anda bana bir olgunluk geldi, kaşlarımı çatmış, Selimin konuşurken iki dudağı arasında oluşan köpüklü baloncukları izliyordum. Abi dedi bir arkadaşım var, seninle buluşmak, konuşmak istiyor. Şaşırdım önce, dedim olum beni kimseyle muhatap etme, kim bilir yine hangi işini yaptıracaksın bana diye çıkıştım. Yok abi ya dedi yine aynı cıvıklık ile. Büşra çok iyi kızdır, bence bir buluş konuş dedi. Büşra kelimesinden sonrasına odaklanamadım ve tüm detayları öğrenip eve gittim. Uzun süredir banyomu kullanmadığım için banyoda geçirdiğim vakit biraz uzun sürdü, bu kaybettiğim zamanı yemek yemeyerek telafi ettim. Ama kafamda hala bazı sorular vardı. Bu kız neden benimle görüşmek istiyordu, içeriği neydi, Selime neden söyletmişti bunu? Keşke bunları Selime sorsaydım diye iç geçirirken zamanın daraldığını anladım. Selimin dediği gibi saat 7de boğanın önünde hazırdım. Açlıktan ağzımın koktuğunu fark edip, kız gelene kadar köşedeki büfeden 4 tane sosisliyi gömdüm. Artık karnım top, sırtım pek, sert bir erkektim. Büşra geldi, yanak yanağa öpmek için eğilirken kulağından öptüm kızın yanlışlıkla. Hiç bozuntuya vermedi, delikanlı kızdı. Boğadan Rıhtıma doğru yürürken, beni Selimin fotoğraflarında gördüğünü ve çok beğendiğini bu yüzden tanışmak istediğini söyledi. Çok şaşırmış ve mutlu olmuştum bunları duyduğuma çünkü bugüne kadar çıktığım kızlar arasında en insana benzeyen cinse sonunda ulaşmıştım. Sohbet, muhabbet ilerledikçe ben cesaretimi topladım ve elini tutmaya karar verdim. Bir boşluğunu yakalayıp şak diye tuttum elini, ne kadar da naif, yumuşak bir eli vardı. Ona olan hayranlığım bir kat daha arttı. Biraz o şekilde yürüdükten sonra elimin terlediğini hissederek elini bıraktığım anda dünya başıma yıkıldı. O 15 dakikadır tuttuğum şey eli değil, atkısının sallanan ponponuydu. O anda yaşadığım duygusal çöküntüyü, bir de perdeyi yanlış kornişe taktığımda yaşamıştım. Yine her zamanki gibi hiç bozuntuya vermeden saçma bir şeyler anlatıp ortamı sıcak tutmaya devam ettim. O, hakkında yorumlar yaptığım şeyin bir ponpon olması beni üzmüştü. Sahilde banklara oturduk, dinlediğim müziklerden, sevdiğim yazarlardan bahsederek kaleyi içten fethetmeyi düşünürken yanımıza sünepe, artık köpekten çok koyuna benzeyen bir köpek geldi. Burnuyla dizimi kokluyordu. Çocukken elde ettiğim köpek korkusu yüzünden orda çok tedirgin oldum. Yanımda kız olduğu için, köpeği büyük bir yapmacıklık ile ne kadar da tatlı değil mi diye okşamaya başladım. Ben de hayvanları çok severim yaa deyince bu taktiğin de işe yaradığını fark ettim. Köpeği okşarken takındığım cool hava, aslında ne kadar korktuğumu örtmeye yaramıştı ta ki köpek birden hırlayana kadar. Köpek ani bir şekilde hırlayınca elimde olmadan cool havamı yitirdim ve köpeğe ananı sikiyim gibi bir tepkide bulundum. Büşra bunu duyunca bir bozuldu, suratı düştü. Toparlamaya çalışayım derken iyice sıçtım. Hadi kalkalım dedi ve kalktık oradan. Ortam gerilmişti, bir şey yapıp tekrar 15 dakika öncesine döndürmem gerekiyordu ortamı. Otobüs durağına vardığımızda ben gideyim geç oldu artık dedi, asık bir surat ifadesi ile. Senin de ananı sikiyim deyip oradan koşarak kaçtım, çünkü o daha demin ki köpek Büşranın arkasından tam gaz bana doğru geliyordu. Büşranın vereceği tepkiye bakmaya fırsat bulamadan kendimi Üsküdar sahilde buldum. Minibüse binip eve vardığımda, Büşranın aslında ne kadar iyi bir kız olduğunu düşünerek uykuya daldım. Ertesi gün Selimi aradım durumu anlatmak için. Telefonu açtı, arkadan Büşranın sesi geliyordu kalabalık bir ortamda oldukları belliydi. Abi sonra konuşalım yaa dedi ve telefonu kapattı. Onun da annesine küfür ettikten sonra, dün yaptığım banyoyu düşünüp keşke yapmasaydım dedim. Patatesleri doğrarken yine yarısı çöpe gidiyordu.