sözlük yazarlarının itirafları

entry163241 galeri ses32
    93395.
  1. Not; bu hikaye bir hayal ürünüdür. (Oysaki ben yazdığımı zannetmiştim, uyarılardan sonra fark ettim)
    bir yağmurlu gecede geldin tekrar aklıma.
    *****************************************
    hakkını helal et, artık sana ne dokunabilir ne de hak geçirebilecek bir şey yapabilirim.
    -helal olsun.
    ve yürümeye başladı bana bakarak. yurduna doğru gidiyordu. iç sesim git kolundan tut çek kendine, nereye gidiyorsun gerizekalı?! seni seviyorum anlamıyor musun halen? de, boş ver gitme bir saat daha kollarımın arasında kal de, patates kızartması kokulu saçların bende kalsın de, de ulan işte bir şeyler. söyle gitme de! , beni de götür o yurda de, kal benimle de, ankara benim toprağım ve sensin ab-ı hayatım de. arkasını döndü ve gidiyordu. köşede el pençe divan bekliyordum. çünkü bir karar almıştık ve o karara saygı duymak gerekliydi. ama gidişine ardından bakmak hiç o kadar eğlenceli değil idi.
    döndü ve bir daha baktı. koşsana lan , gitmesine izin vermesene! tut kollarından bir kez daha bakabilir miyim de gözlerine , koklayabilir miyim de patates kızartması saçlarını , hiç tutmadığım o elleri tutabilir miyim de? böyle ayakta birbirimize bakarak saatlerce bekleyelim de! de bir şeyler ama gitmesine izin verme.
    olmaz tekrar tekrar aynı acıyı yaşamak ve yaşatmak istemiyorum. mal mısın olum? gidiyor işte!
    yapacak bir şey yok. bu konuda karar onun. ve bana bazı şeyleri hatırlatmıştı. artık namazıma daha huşu ve huzur içinde kaçırmadan kılmaya çalışıyordum.
    artık ihtimaller denizindeydik.

    -unknown?
    *efendim?
    -beni seviyor musun?
    *(bu nedir şimdi hakaret mi? seni sevdiğimi nasıl bu kadar dar klişe sorulara sığdırabiliyorsun?) evet ( soğuk davranmalıyım , artık onun için olmaz bu iş)
    tobb yabancı diller fakültesinin bahçesinde soğukta otururken, ay ışıkları ile bizi aydınlatırken, zaman dursun istiyordum. sonsuza dek böyle yarı üşüyen yarı birbirimizi ısıtan bir durumda. Hatta detone sesim ile ona şarkı bile söylemiştim.

    parkta otururken bir kaç çocuğun gelmesi ile fırsatı yakaladığımı düşünmüştüm. şimdi korkak birisi gibi davranacak ve onu kendimden iyice soğutacaktım. korkak bir insan hiç bir şey olamaz. dayak yese bile yine de korkak olmamalı. gerekirse hastanelik olurum ama korkak olamam demiştim kendi kendime.
    *hadi kalkalım artık.
    - nereye ya?
    *gidelim yavaştan elemanlar piizlenmeye başladı.
    -burası söğütözü öyle olaylar olmaz burda.
    *ben sana bir şey olmasını istemiyorum. yoksa iyi bir dayak yeyip ferah bir uyku çekebilirim.
    -öyle şeyler söyleme. burası dağ başı değil.
    *hadi kalkalım.
    -unknown benimle daha fazla vakit geçirmek istemiyor musun?
    *( insan cennetten hiç ayrılmak ister mi yahu? bu da soru şimdi! ) istiyorum ama burada değil. Ve başarılı olmuştum.
    parkın karşısında ak parti binasından geliyorduk.
    ak parti güvenlik görevlisi olan polislere iyi akşamlar demiştim.
    - acaba bir polis kimliği nasıl?
    *nasıl yani?
    -merak ediyorum. hiç polis tanıdığım yok. nasıl bir şey.
    * bildiğin beyaz kimlik bilgileri olan önünde polis memur yazan bir kimlik.
    *bende de var. tsk'a ait.
    -hadi ya göstersene.
    *gerek yok.
    - lütfen göster.
    sansürlü bir şekilde gösterilir.
    -neden bir kısmını kapatıyorsun?
    *bazı şeyleri bilmemek daha iyi .
    -iyi de ben orasını da görmek istiyorum.
    *bu bilgi gizli.
    -olsun göreyim.
    *olmaz.
    -inatçıyım biliyorsun değil mi?
    * iyi al o zaman.
    armadanın teras katında idik. gün kararmış, halen gözlerine bakıyordum, kestane gözlerine . hani derler ya gözler ruhun aynasıdır diye. işte bu tezi kendi kendime kanıtladım. bizim inancımızda ruhlar yaşlanmaz, büyümez , küçülmez. gözlerde öyledir. insan vücudunda tek büyümeyen organ gözlerdir. göz= ruhtur . göz = kalbin penceresidir. insanlar göz göze bakışınca kalp atışları ( nabız) senkronlaşır, aynı bpm e sahip olurlarmış.
    -ne konuşacağız?
    *nasıl ne konuşacağız ya illaki konuşmak mı lazım?
    -böyle birbirimize mi bakacağız?
    *bana uyar.
    -olmaz.
    *iyi hadi anlat o zaman hayatın anlamını .
    -yine mi?
    *ilkinde bir şey anlatmadın ki!
    -bu olmayacak unknown.
    *hemen de tadımı kaçır .
    -sence ben bundan mutlu mu oluyorum?
    *sence ben bundan mutlu oluyor muyum?
    -ama her şeyin bir sonu var.
    *doğru. ( hayat, para, mal, mülk, kariyer, hakkat hepsinin bir sonu var. benimde bir sonum var , onunda . o zaman bunun sonsuzluğu için çalışmalıyız!)
    *hadi gidelim...
    kızılay flz kafede oturuyorduk. asansöre bindiğimizde unknow nolmaz bu iş diyerek çok afedersiniz fakat azıma sıçmıştı.
    *yahu söylesene neden olmaz?
    -unknown söyleyemem.
    * ya şunu anlatamıyorum sana galiba. hayatında beni de ilgilendiren kararlar aldığında bundan benimde haberim olmak zorunda.
    - evet haklısın fakat söyleyemem.
    * saçmaladığının farkındasın değil mi?
    - hayır. bazı şeyleri insanlara açıklayabilirsin ama bazı şeyleri açıklayamazsın. bu da onlardan biri.
    * bu beni ilgilendiriyorsa bunu bana açıklamalısın. şunu diyebilirsin ; unknown senden hoşlanmıyorum, çirkinsin, tipsizsin, kültürün çok yerde ( iyi de giydiriyorum bu arada kendime, her şey zıddı ile bilinirmiş... güzel nokta neyse ) ama bir neden söyle. şundan dolayı de, ahanda bundan .
    -bu gün ne oldu biliyor musun?
    * şimdi sorduğum şeyden sonra söyleyeceğin için onu o zaman cevaplarım ve bir cevap bekliyorum.
    ve bir insana hayatının en iyi ben senden elektrik alamadım, yada özet olarak ben seninle bir daha konuşmak istemiyorum bahanesini söyledi.
    *bu mudur yani. ( bağlantılar , komplo teorisi, acaba istihbarat elinden geleni alamadı mı ?, hayat çok tuhaf la, bence bu bir ayrılma bahanesi, ve 10 üzerinden 7,34 veriyorum. hafif yaratıcı, biraz saçma ama idare eder. küsüratlı verdim ki inandırıcı olsun.)
    -evet. sonunda mutlusundur umarım.
    *ha yine kabahat bende yani.eyvallah.
    iş çıkışı buluşmuştuk. bir ilk bahar gibi idi her yer. gelir gelmez gözlerinin içine baktım. hafif bir gülüşü vardı, onu yaptı beni benden aldı.
    -biliyor musun unknown?
    *neyi?
    - geçenlerde yine baharın ordan geçiyordum. gönlümde bir sızı oldu.
    ilk orada buluşmuştuk. metrodan geleceğini söyledi. telefon numarasıda vardı. aradım aradım kapalı idi. tekrar aradım tekrar kapalı.
    galiba halen metroda , neyse çok yoruldum. oldukça hoca gezdim. uçak yolculuğu da yordu beni. niye sadece ankaraya görev yapmıyor bu tsk?!
    hay bin jamiroquai!. neyse oturayım biraz . tren gelince ayağa kalkar , ayakta karşılarım. sonuçta kimsenin beni oturarak beklemesini istemem.
    kafamdan şarkılar söylerken heycanımı yenmek için birden birisi dikildi başıma.
    unknown?! dedi. jamiroquai kere jamiroquai dedim kendi kendime.merhaba dedi. ben de merhaba dedim. nasılsın diye hal hatır sormakla başladı. bahara oturmuştuk. benim gizli bahçeme.

    *sen bir de bana sor dedim. artık bahara pek gitmiyorum. hatta hiç gitmiyorum.
    tebessüm etti. o tebessüm edince güzel oluyordu. ya da ben onu böyle sevdiğimden güzeldi. sonuç değişmez. güzeldi. izmir kızları ile yarışmaya çalışmıyordum. çünkü onun klansmanı farklı idi. olduğu gibi idi.başka bir tasvire gerek yok galiba.
    -ne yapalım ?
    * baharda gidelim ama artık gitmeyelim istersen.
    -olur bahçeliye de gitmeyelim.
    * uyar . zaten ton ile ergen beyinli tanıdık var . hadi başka bir saklı bahçeye gidelim.
    -olur.
    gittiğimizde müdavimi olduğum mekan kapalı idi.
    -e şimdi ne yapacağız?
    *gel başka bir yer biliyorum.
    flz e gittik.
    telefon çalar!!!!!
    bilibilibilbilbiblbiblbiblibliblbibliblbibliblbililililiblbib
    *efendim?
    -unknown?
    *efendim.
    -bu gün işin var mı?
    *benim her zaman işim var ama senin için vakit oluşturabilirim.
    -güzel o zaman iş çıkışı buluşalım mı?
    *olur ama ben etimesgutdayım. biraz vakit alabilir.
    -olsun daha vakit var.
    *tamam o zaman orada görüşürüz.
    cennet gibi bir lojmanda arkadaşım ile beraber kalmaktayım. her çeşit meyve ağaçları, ekilip biçilebilecek bahçesi, %100 saf oksijen ve şehir gürültüsünden bir o kadar uzak bir yerde kalıyordum. bildiğiniz cennetin dünyadaki prototipi gibi bir şey.
    bilgisayarda barış manço'nun ne ola yar ola şarkısı çalıyordu.


    ardındaki playlist'de ise destina şarkısı vardı,
    http://www.youtube.com/watch?v=DqVa1-Er-Gc
    ve günüm böyle başlamıştı.
    4 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük