ilk buluşmada yapılmaması gerekenler

entry189 galeri ses1
    57.
  1. kızla buluşmadan eve dönmek..

    (bkz: ilk buluşmaya otostop çekerek gitmek) adlı entry nin devamıdır..

    buluşma yerine gidip uzaktan baktım.. sevdiğim sevgilim beni bekliyor bir yandan saatine bakıyordu. param yoktu yanına gidemezdim, içeceği kahvenin parasını ona ödettiremezdim..

    bekledim bekledim zira sevdiğim kızı ekmenin pişmanlığıyla hüzünlenmiş, yaşı 100 ü çoktan geçmiş görünen çınarın arkasında kalakalmıştım.

    sevdiğim kız buluşma yerinden ayrılır ayrılmaz eve doğru yürümeye başladım. yağmurun altında 5 kilometre kadar yürüdükten sonra eve geldim telefonu şarj ettikten sonra düşünmeye başladım.

    öyle bir yalan bulmalıydım ki söyleyecek tek kelime bulamamalı ve ilk buluşmaya gitmediğim aslında gittiğim için affetmeliydi. yalan söylemeyi beceremeyen yapım yalan yazmayı bile becerememiş elim telefonun tuşlarına yaklaşamamıştı. ilk başta \"lan arayıp bir bir gerçekleri söyleyeyim.\" diye düşünürken o cesareti kendimde bulamayışımla birlikte koltuğun üstünde uyuyakalmışım.

    sabah heyecanla telefona bakarak uyandım ki ne bir mesaj ne bir cevapsız arama vardı renkli kenarı çatlamış olan ekranda.. anlaşılan sinirden köpürmüştü bana karşı. aslında benim yaptığım da ipe sapa gelir bir şey değildi. sen kızın peşinden 1 ay koş sonra ilk buluşmaya gitme, aslında git ama kızın karşısına çıkma! olacak şey değildi ama olmuştu bir kere.

    giyindim kahvaltı yapamama alışkanlığımı devam ettirerek evden çıktım. okul servisinin bizim evi yeni geçtiğini gördüm. arkadan dur gitme diye bağırdım ıslık çaldım ama olan olmuş servis kaçıp gitmişti. telefon etmek aklıma geldiğinde ilk dolmuştan inmiş diğer dolmuşa binmiştim..

    ikinci dolmuştan da indiğimde okulun önündeki kalabalık yine müdürün bir konuşma içerisinde olduğunu gösteriyordu. okula girmeden dışarıda bekledim. zira bizim müdür çok fakat boş konuşan müdürlerdendi. konuşmasını bitirdi ki aradan 45 dakika geçmiş ve ilk teneffüs zili çalmıştı. ikinci kattaki sınıfa çıktım oturan arkadaşlara selam verdim.

    sevgilimi her zamanki yerinde, yani epeyce büyük sayılan kantinin en ucundaki masalarda buruk mahzun ve bir o kadar da sinirli olan oturuşunu fark ettim. lan bir oturuştan bunları mı anladın gerzek diyebilirsiniz ama insan kişisi sevince anlıyor işte. kantinci adamdan iki tane çay alıp masaya doğru yöneldim. beni görünce kafasını diğer tarafa gayet nazlı fazla öfkeli ve kışın cam kenarında unutulmuş minik serçenin bakışları gibi gözleri ufak ufak titriyordu.

    bir yandan titreyen ellerimin döktüğü çok sıcak çayın acısını düşünmemeye çalışıyor diğer yandan lan bu çay şimdi dökülürse karizma falan kalmaz diye düşünüyordum.
    40 kere falan düşünmüşüm herhalde düşündüğün başıma geldi. baktım çayı daha fazla tutamayacağım iki adım önümde bulunan çöp kutusuna doğru fırlatayım dedim. (bkz: kaynar çay wins)
    tabii bende nerde o basket yeteneği. iki bardak çaydan birisi çöp kutusunun kenarına çarptı dışarı düştü, diğeri ise sevdiğim kızın ayaklarının üstüne döküldü.

    lan kör talih yine ağzıma sıçıp kaçmış, çıkarken kapıyı üstüme kilitlemişti. kapıya vurdum sıktığım yumrukları vurdum vurdum, çok geçti artık olan olmuş çaresiz kalakalmıştım çöp kutusunun yanında çığlık atan sevgilime doğru bakarak..

    aysu: ayyyyyyyyhhhh..
    callofcu: (kendime geldim kendim evde yoktu, mesaj bıraktım 1 dakika sonra geri döndü.)
    aysu: ne yapıyorsun yaa.
    callofcu: efendim? (sanki 1 dk önce kızın bacağına kaynar çayı dökmemiş gibi..
    aysu: ne efendimi yaaa üstüme çay döktün..
    callofcu: dur sileyim.. (cebimdeki sümüklü mendillerden birkaçını çıkarmıştımm)
    aysu: kalsın kalsın hem ben senden yardım falan istemiyorum.
    callofcu: niye ne oldu ki? (sanki 2 dk önce üstüne çay dökmemiş sanki 1 gün önce ekmemiş gibi)
    aysu: sen daha iyi bilirsin..
    callofcu: ben bi şey bilmiyorum ama..
    aysu: nasıl daha dün beni eken sen değil miydin?
    callofcu: bendim değil mi..
    aysu: evet sendinnn.
    callofcu: tamam bendim ama açıklamama bir izin ver.
    aysu: ya neyi açıklayacaksın ki.
    içses: düşünüyorum düşünüyorum...
    aysu: şuna bak bir de düşünüyormuşş.
    aslında dış ses olan aburuna koyduğum ses: pardon ya kafam çok dalgın dün çok önemli bi şey oldu.
    aysu: ne oldu ya, önemli bir şey yok yaa.
    callofcu: annem ya dün acil hasteneye kaldırdık... (yalana damardan giriş yapmak )
    aysu: ayy yoksa?
    callofcu: önemli değil diyo doktorlar..
    aysu: nesi var ki?
    callofcu: ya dün akşam eli kaşinıyordu biz de doktora gittik.
    aysu: eli mi kaşınıyordu... bir de dalga geçiyor yaa bir git başımdan artık..
    callofcu: şaka ya şaka dün aslında geldim ben.
    aysu: nasıl geldin yoktun ama?
    callofcu: hani çiçekçinin yanında büyük bir çınar vardı yaa..
    aysu: ee ne olmuş ona..
    callofcu: onun arkasında bekliyordum.
    aysu: niye a aptal mısın sen beni o yağmurda beklettin.
    callofcu: dur ya hepsini anlatayım o zaman hala sinirli olursan bir dakika durmam çeker giderim bu masadan. ( bu sırada çay dökülen yerleri temizleyen adam iyiden iyiye bana sövüyor adeta bütün hıncını benden çıkarıyordu..)

    ..........
    ............

    callofcu: böyle işte hala kızgın mısın?
    aysu: evet hem de daha çok kızgım şimdi..
    callofcu: gideyim mi masadan..
    aysu: yok yok hep sen mi şaka yapacaksın. canım yaa madem paran bitmişti niye bana söylemedin..
    callofcu: boşver ya kapatalım bu konuyu..
    aysu: tamam ama nasıl taksiye binip de otostop çekttim sandın yaa.
    callofcu: anla işte o kadar aşığım sana..

    ...

    .. evet sarı lambalı ticari taksiye otostop çekecek kadar aşık olmuştum..
    8 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük