Nefretle yapılan bir yemek gibiydi sevgin.
Daha ilk lokmamda boğazımda kaldı.
Soğanın o acı kokusu gözlerimi yaşartıp çoktan yaktı canımı.
O fazla gelen tuz acıma acılar kattı.
Nefretle yapılan bir yemek gibi lezzetsizdi yaşamın.
Sönük kaldın, ömrünü ise çoktan yakıverdi ateşin.
Mecbur olarak farkında olmadan attın her lokmayı midende ki açlığı dindirmek için.
Sonra bir susuzluk, bir mutsuzluk...
Ne su veren oldu.
Ne mutluluk getiren.
Midende vakit ilerledikçe daha derine saplanan ağrılar.
Ama sen ilk başta anlamadın, heba ettin çoktan kendini.
işte yaşamın o yemek içindeki kararmış soğana döndü.
Ellerimle sular uzattım içmedin.Pınarlar getirdim kabul etmedin.
Mutluluk getirdim elinin tersiyle ittin.
En sonunda gözlerim dayanamayıp gözyaşımı yağmur etti karla karışık.
Gözyaşlarım bu seferde senin pişmanlığının ateşini söndüremedi.
iş işten geçti.