Ürkek sorularla gündüzünü sorgulayan bir gece,
Hafifçe esip soğukluğunu damarlarıma kadar hissettiren rüzgar,
Duyguların tuğyanına loş bir ışık tutan dolunay,
Karanlığın sessizliğine gömülen şehrin milyonlarca ışıltıdan ibaret ışık dansları,
Çatıların üzerinde biblo misali martı kuşları,
Prangalar giyinmişçesine tutuklu gibi düşünceler sözcüklere dönüşmemeye.
Saat gece yarısını bilmem kaç geçe,
işte o gece;
Kanatlarını bana doğru açarak gelen martının bir şeyler anlatmak isteyen uzun çığlığıyla irkilir bedenim!
Sanki der gibiydi ki tek çare...
Tek çare kaçmak ölümün kardeşi uykunun sessizliğine..!