Görücüye çıkar ve siz sözlük arkadaşlarımız ile yapıcı eleştiriler alır diyorum. Buyrun ilk hikaye benden olsun ;
BiR AMPULÜN HiKAYESi
Ben bir köyde , çatısı torul hartamasından olan , tahta bir yayla evinin ampülüyüm. Sadece yazları gelirlerdi yanıma. Bütün kış sert fırtınalar ve metrelerce karın verdiği soğukla mücadele ederdim. Kendimi bile ısıtamazdım o zamanlar. O kadar soğuk olurdu ki her şey
Ama yazları çok güzel olurdu. Çocuklar gelirdi eve , geceleri ışığımla duvarlarda gölgeler yapıp eğlenirlerdi , kitaplar okurlardı sayemde , birbirlerine bakıp bakıp şakalar yaparlardı. Evin iki çocuğu vardı. Ahmet ve Zeynep. ikiside benim yanımda büyüdü. Çok severdim onları. Kendi çocuklarımdı sanki. Her şeyi benim ışığım sayesinde yaparlardı geceleri. Anne ise yemek hazırlardı yorgun argın eve gelen babaya benim sayemde. Az emek vermedim ben bu aileye. Bitmek tükenmek bilmez bir sabrım vardı. Tam 7 senedir inatla yanıyordum. Tellerim içimde artık alev alev oluyordu ama kopmamaları için elimden geleni yapıyordum. Çünkü bana ihtiyaçları vardı. Ben olmasam nasıl kitap okurlardı ki? Nasıl yemek yerlerdi akşamları? Gece uyandıklarında nasıl görürlerdi etraflarını? Yok yok dayanmalıyım daha fazla. içimdeki teller erimemeli. Yoksa her şey daha kötü olur. Hem Ahmete bunu yapamam.
Herkes ayrı Ahmet ayrı. Bir gün evde çocuklar altımda oyun oynarlarken kuvvetli bir rüzgar esmeye başladı. Sonrasında gök gürültüleri geldi. Bir anda şiddetli bir yağmur başladı. Her yıldırım atışında içim titredi. Gidip gidip geldim. Tellerim yavaştan kendini salmaya başladı. Ama dayanmalıydım. Onlar için dayanmalıydım. Son gücüme kadar savaş vermeliydim. Daha önce ne fırtınalar gördüm ben bir şey olmadı! Bu mu bana zarar verecek! Olmaz , dayanırım ben! En çok da çocuklar için dayanırım! Ama gök gürültüleri artıyor , yıldırımlar bir bir düşüyordu yakınlara. Beni aydınlatmaya yarayan kablolar kusura bakma çok fazla yükleniyoruz ondan oluyor diye benden özür diliyorlardı. Bende daha dikkatli olun! Çocuklar ışıksız kalacak , yemek yiyemezler bensiz , önlerini bile göremezler! diye haykırıyordum. Ama onlarında ellerinden bir şey gelmiyordu. Onlarda çaresizlerdi , her an yanmayı göze almışlardı artık.
Fırtına iyice canımı yakmaya başlamıştı. Ama benim görevim etrafı ışıtmaktı , en kötü anlarında onları karanlıkta bırakmak değil! Sonunda fırtına hafiflemeye başlamıştı. Bende iyice yorulmuştum artık. Son sınırıma kadar dayanmıştım. Ama olmuştu işte , kurtulmuştuk o lanet fırtınadan. Artık çocuklar güvendeydi. Ertesi gün gene akşam olmak üzereydi. Güneş yavaştan çekilmeye başlamıştı. Dün gecenin verdiği yorgunluk halen üzerimdeydi. Ama gurur duyuyordum kendimle. Çocuklara baktıkça seviniyordum. Tekrar ışığımdan yararlanacaklar diye.
Evin hanımı elektrik anahtarına doğru gitti , içimden hadi bakalım görev seni bekler dedim. Hanım anahtara basınca içimde inanılmaz bir acı hissettim. Sanki birisi benim içimi söküyordu. Hem de kızgın bir demirle. Bu acıyı tarif bile edemem. Bir anda içimdeki acı pıt diye bir sesle son buldu. Rahatlamıştım bir anda. içimdeki o yangın , o acı gitmişti. Sonra evin hanımına doğru baktım. Anahtarı açıp açıp kapatıyordu , ama bir yanlışlık vardı. Yoksa benim işim bitti mi? olamaz! diye haykırdım içimden. Şimdi ne yapacaklar bensiz bütün gece? Çocuklar bir yerlere çarparlarsa ya geceleri? Kitaplarını da okuyamayacaklar! Ya bir de aç kalırlarsa? diye kendimle savaşmaya başladım. Evin hanımı küçük Ahmete seslendi ; ampül patladı yenisi arkadaki ardiyede olacak çabuk getir Ahmet ; tamam anne getiriyorum dedi ve çıktı dışarı.
Birkaç dakika sonra geldi elinde başka bir ampülle. O kimdi öyle? Böyle bembeyaz sarmallı bir şeydi. Hiç öyle bir şey görmemiştim hayatımda. Teli bile yoktu ki içinde. Nasıl yanıyordu bu anlamadım hiç. Ahmet beni çevirirken sonunda patladı buda ha! Kendimi bildim bileli buradaydı dedi. Biraz kırılmadım değil o lafına ama Ahmet işte , severim keratayı. Eskiden beri laflarını sakınmazdı kimseden. Okumayı bile benim ışığımın altında söktü. Hem bilir o benim değerimi. Az mı oynadı altımda. Resmen benim ışığımla büyüdü. Ahmet beni yavaşça sökerek sağ eline aldı ve dışarı çıkardı. Senelerdir ilk defa dışarı çıkıyordum. Dedim herhalde emekli oldum gezdirecek beni etrafı gösterecek. Ne de olsa az emeğim geçmedi ona. Derken bir anda beni havaya kaldırdı , kolunu geriye doğru aldı. Ne yapmaya çalıştığına anlam veremedim. Önümde kocaman bir kaya vardı ve beni oraya doğru savurdu. Havada süzülerek taşa doğru gittim ve ...
edit : çalınırsa zaten ip ve tarihten kazanırsınız davayı arkadaşlar. hatta kitap çıkartamayacağınız için çalınması ile mahkemeden para almanız daha karlı bile olacaktır. bırakın isteyen çalsın = )))