3 temmuz 1883'de prag'da bir yahudi tüccarın oğlu olarak dünyaya geldi. zayıftı, ince ve güçsüz. ''bidiğim kadarıyla, yaşamiçin gerekli koşulların hiçbirini beraberimde getirmiş değildim'' der. ama kafka bu yanını yazınsal gücünün temel kaynağı olarak görecekti
kafka'nın yapıtlarının temelini iki kavram oluşturur. bunlar; yabancılaşmak ve babasının dünyası ile arasındaki uyumsuzluk ve bu uyumsuzluğa başkaldırma.
kafka'nın en temel yaşantısını yabancılık, dışlanmışlık ve kendi kendine sürgün edilmişlik vardır. günther anders <kafka pro et contra> başlıklı yazısında şöyle der; ''kafka bir yahudi olarak tümüyle hristiyan dünyası insanı değildi, yahudiliğini umursamayan bir yahudi olarak tümüyle yahudi sayılmazdı. almanca konuşan biri olarak tam anlamıyla çek insanı değildi. sosyal sigorta memuru olarak tam burjuva değildi. bir burjuva ailesinin oğlu olarak tümüyle emekçi sınıfına ait değildi, ama büro insanı da değildi çünkü bir yazar olduğunu duyumsuyordu, gelgelelim bir yazar da değildi çünkü gücünü ailesi uğruna harcıyordu. oysa ailesi çevremde bir yabancıdan bile yabancı yaşıyorum demişti.'' işte böyle bir arada kalmışlık kafka'nın yaşamı.
bu yabancılaşmayı aşabilmenin tek yolu da birey ile dış dünyayı birleştirebilmek. yapıtlarında bunun için uğraş verir.
orhan pamuk her erkeğin yaşamı babasının ölümü ile başlar der. baba figürü erkek çocuklarda egemen güç olarak görüldüğünden daima bir çatışma halindedir. kafka da babasının dünyası ile uyuymsuz bir ilişki vardı. ve kendini o dünyaya ait hissetmiyordu, bir bakıma burada da yabancılaşma var.