17 aralık 2013 ihale ve rüşvet operasyonu

entry621 galeri
    345.
  1. Binyıllık dünya tarihini, iki büyük küresel aktör arasındaki medcezir şekillendirdi: Müslümanlar ve Batılılar.

    Geçtiğimiz yüzyıl içinde iki büyük felâketle karşı karşıya kaldık: Bir durdurma, iki kuşatma harekâtı yaşadık.

    Önce, sömürgecilerin üç asır boyunca üzerimize üzerimize gelmeleri ve içimizdeki beyinsizlerin aymazlıkları ve vurdumduymazlıkları nedeniyle Osmanlı durduruldu ve tarihten sürgün edildik.

    Ardından bu topraklardaki insanların haysiyetli ve onurlu direnişleriyle bu ülkeyi sömürgecilere teslim etmedik. Direndik. Destansı bir direniş gösterdik.Ama sonra 'Anadolu kıtası'na hapsedildik.

    Türkiye, çift yönlü kuşatmayla teslim alındı, içerden büyük bir darbe yedi: Medeniyet iddialarını, tarih yapan ruhunu, varlık nedenini yitirdi: Sekülerleşerek kendi kendini sömürgeleştirdi.

    batılılara fiilen teslim olmadık; ama zihnen teslim olduk.

    Bizim tarih yapmamızın, tarihte esaslı yolcuklar yapmamızın, Balkanları, Kafkasları ve Ortadoğu'yu barış, adalet, kardeşlik yurdu hâline getirmemizin yegâne kaynağı islâm, bu toplumun entelektüel, kültürel, siyasî, sosyal ve iktisadî hayatından uzaklaştırıldı.

    islâm'ın bu toplumun hayatından uzaklaştırılması, bizim tarih yapan medeniyet kurucu bir aktör olarak tarihten uzaklaştırılmamız anlamına geliyordu.

    Sonuçta, Türkiye, dışarıdan Batılıların baskısıyla, içeridense uzantılarının operasyonlarıyla kuşatıldı. Ve bu millet, tam kalbinin ortasından vuruldu, bitkisel hayata mahkûm edildi.

    Son olarak bu çift yönlü kuşatma, yerini, çok yönlü saldırıya terketti.

    Bu kuşatmayı yarmaya çalışan Menderes, idam edildi. Özal, şaibeli bir cinayete kurban gitti. Erbakan, hapsedildi, önü kesildi, hükümeti alaşağı edildi.

    Şimdi, bu kuşatmayı yarma konusunda içeride ve dışarıda büyük mesafeler kateden, Türkiye'yi dış vesayetten ve içerideki uzantılarından kurtaracak, yeniden tarih yapmamızın yollarını açacak koridorları adım adım, sabırla döşeyen Tayyip Erdoğan, 11 yıldır, art arda büyük saldırılara, darbe girişimlerine, ardı arkası kesilmeyen iç ve dış operasyonlara maruz kalıyor.Erdoğan'ın, önlerini sonuna kadar açtığı insanların maşa olarak kullanılmasının ardından, tam da Türkiye'nin küresel sistemin büyük oyunlarını püskürtmeye başladığı bir zaman diliminde arkadan hançerlenmesi, bu ülkenin başına gelebilecek en büyük felâketti.

    Üstelik de, küresel sistemin lordlarının oyunlarının -ilk defa- sonuç alınacak şekilde püskürtülmeye başlandığı bir zaman diliminde.

    Üstelik de, Çin'le, Kuzey Irak yönetimiyle, hiç bir zaman güvenilemeyecek ve dizginlenmesi gereken iran'la, Japonya'yla ve Rusya'yla büyük stratejik, ekonomik ve teknolojik işbirliği projelerini adım adım, ilmek ilmek, inceden inceye hesaplayarak, kılı kırk yararak ilk kez hayata geçirmeye muvaffak olduğumuz kritik bir eşikte!

    Ne olursa olsun, yolsuzlukların üzerine en sert şekilde gidilmelidir.

    Ama milletin zekasıyla alay etmeyin, milleti aptal yerine koymayın lütfen.

    Türkiye'nin gelecek on yılının belirleneceği, islâm dünyasının mazlum ve masum halklarının önündeki prangaların birer birer kırılacağı tarihî üç önemli seçim arefesinde, yolsuzluk numarasıyla arkadan saplanan hançer, aslâ kabul edilemez.

    Bir yandan vargücünüzle saldırıyorsunuz, kirli ittifaklar yapıyorsunuz, son derece çirkin oyunlara başvuruyorsunuz; öte yandan da utanmadan, sıkılmadan, 'bu operasyonun arkasında biz yokuz' açıklamalarını nasıl yapabiliyorsunuz?

    Bu operasyon başarıya ulaşırsa, tarih sizi aslâ affetmeyecektir, bunu bilin.

    Ve bu ümmet, yarın, sizin yakanıza yapışacaktır Bunu da bir yere kaydedin.

    ne zamanki sivil siyaset yönetime hükmetmeye başlasa, omzumuza, ekonomik gücümüze balyoz gibi inmiş her bir ihtilal, siyasal baglamdaki dışa bağımlılığımızı tavan yaptırmıştır. bu dönemlerde her daim takkeler, başörtüler konuşulmuştur, meselenin irtica oldugu yanılgısına varılmış, gözlerimiz boyanmış, gözü var görmez,kulağı var duymaz vaziyetine getirilmişizdir. bu milletin, her bir vatandaşın sırtına, yerden kalkıp toparlanmaya başladığı her an hortumlanan bankalarla, yükselen faiz oranlarıyla, negatif büyüme-enflasyon indeksiyle götürüsü ağır külfetler yüklenmiştir. bakınız;

    tüm cumhuriyet tarihimiz boyunca yaptığımız özelleştirmelerden elde ettiğimiz gelir 43 milyar dolar civarındayken, sadece 28 Şubat döneminde bankalardan hortumlanan para 46 milyar dolar civarındadır.

    ya da 2011 yılında elde edilen vergi geliri toplam 149 milyar dolardır. 28 Şubat'ın toplam maliyeti ise yaklaşık 300 milyar dolardır. Nerdeyse 2011 yılındaki toplam vergi gelirinin 2 katı kadar.

    Türkiye bu dönemleri daha evvel yaşadı. açın ihtilal dönemlerine bir göz atın. mansetlerde surmansetlerde neler yazılmış gözlerinizle görün: irtica, başörtüsü. ama kaybeden ne örtülüsü ne örtüsüzü... peki solcusu mu kazandı? sağcısı mı kazandı? alevi mi çerkez mi türk mü kürt mü? kim kazandı? bugün kim kazanıyor ak parti mi? kurulu muhalefet koalisyonu mu? partizan olursan şahsi çıkarlarını ülke menfaatlerinin önüne koyacağın bir günün olur elbet... yaşayan unutmaz. şimdi de cemaattir hükümettir konuşuyoruz, herkes birbirine diş gösteriyor falan. peki şu 3 günde halkbankasından suyunu çeken 60 milyar tl'nin hesabını kim verecek? istemiyorum ben 40 yıl sonra gelecek adaleti.

    kazananı kim bilmem ama, kaybeden hep biz olduk, 'biz' olamadığımız için.
    0 ...