hey gidim, bu petibör bisküviler, sayın haşmetlümüz devletlümüz, devlet bahçeli'nin ''püskevit'' hadisesinden önce kendi hallerinde takılır, kâh içerisine bolca şeker katılmış ya da annenin dayatmaları sonucu, balla tatlandırılmış süte dost olur kâh çaya meze olur bandırılır, çayın dibinde bıraktığı tortu camına yapışan kalıntılarıyla bardakla ince bir bağ kazanırdı. çocuktuk o zamanlar, aile eşrafında akşam çaylarına eşlik etmeyen biskremlerden, eti tutkulardan, benimolardan önce assolistiydi tepsilerin. işte bu zaman içerisinde -ki 90'ların ortalarına doğru ilerleyen zaman dilimine rast gelir- babam da, iş yerinin yakınındaki bir şekerlemeciden küçük kolide gül lokumu getirirdi eve. tek başına yendiğinde de mükemmel olan pudra şekerine doymuş bu lokumu annem iki adet petibörün arasına koymak suretiyle çocukluğumun vazgeçilmez anılarından sadece ama sadece birisine imza atmıştır. belki büyüdükçe şu lanet dünya kirlendikçe bazen bazı şeylerden zevk almamaya başlıyoruz, ama annem yine yanımda olsa da, lokumla bisküvileri evlendirse.