hayatımıza giren insanlardan daha çok merak ettiğimizdir. 1. sezon'un üçüncü dördüncü bölümünden bu yana nasıl geçti yıllar? sezon aralarının uzunluğunda hayat daha basit gelmedi mi bize? sanki diziyi izlemediğimiz zamanlar o'nu unutmuyor fakat içinde yaşıyor gibi olmuyor muyduk? dizede neler olduğunu merak ederken bana ne olacak demiyor muyduk? bu soruları sormuyor muyduk? sorusunu bunlar bunu bitiremez.. son bulamıyorlar.. diyenler olmadı mı? çok iyi bilmiyor muyduk? gerçek bir katil olmanın doğasında ki masumluğu hissetmiyor muyduk? duygularımız yerle yeksan olurken diziler arasında kişisel rönesanslarımızı, reformlarımızı yaratmıyor muydu? öyle ya da böyle hayatımızı içinde ki karakterler gibi ikiye bölmedi mi? önce ve sonra. beklediğimiz aralarda onca popüler dizinin oyuncuları arasından sıyrılıp gelen; biz sanatız diye haykıranlar kimdi? belkide sizdiniz kim bilir? bal mumundan yapılmış kesik kafayı taşıyan kaplumbağaya bile ödül vermediniz mi içinizden? (gerçi akıbetini bilmiyoruz.-kendi kendine sönen mum- gibi değil miydi hayatlar? doğum günü pastamızın üstünde söndürdüğümüz mumlardan en sönmeyeni. kelebek kanadının rüzgarıyla sönecek kadar sanatsal bir veda. belki başka bir gezegende yenide yanar ama biz görür müyüz bilmiyorum amk. entryi ne zaman bitirebileceğimi kestiremediğim olmamıştı hiç bu kadar. dizinin geniş değerlendirmesinin giriş bölümüne bile adım atamıyorum. sanki yeniden; tüm sahneleri çekecek, tüm replikleri duyacakmışım gibi.. sanki ölüp dirilmek gibi.